SEPETİN TANIMI
Sepet sözcüğü etimolojik olarak Farsça’da hasır kova anlamına gelen “sapad” kelimesinden türemiştir.
Anadolu’da ve diğer kültürlerde yapılmış olan sepetlerde genelde, sazdan, hayıttan, söğüt, kestane, fındık, saman sapı, böğürtlen, rafya, kamış tercih edilen ve çokça kullanılan malzemelerdendir. Değişik nesneleri koymaya, saklamaya taşımaya yarayan saplı veya kulplu kaptır.
Sepet örme yada sepet dokumacılığı, eğirilmemiş bitkisel liflerle sepet formuna dönüştürme işlemini ifade eder. Sepet yapımcıları da bu işi meslek olarak edinenlerdir. Sepet Örücülüğü liflerin birbiri içine geçirme ya da dokuma ile genelde bir kap elde etmek üzere gelişmiştir. Sepetler, ilk dönemlerden itibaren istenilen forma eğilen herhangi ince ağaç dallarından, asma, yaprak liflerinden, ipten ve sonraları da telden ve plastik gibi doğal olmayan malzemelerden yapılır. Sepetçilikte daha çok söğüt, kestane, fındık, saman sapı, böğürtlen, rafya, kamış tercih edilen ana ham maddelerdendir.
Sepetler çeşitli işlevleri görmesiyle birlikte toplumdaki geleneksel rollerinden kaynaklanan karmaşık kültürel bir öneme sahiptir. Bu anlamlar yerel, ekolojik, toplumsal, ekonomik, metafizik etkenlere bağlı olarak gelişmiştir. Sepetler tüm kültürlerde işlevsel olduğu kadar simgesel ve estetik değerlerle yüklü el yapımı nesnelerdir. Sepet örücülüğü diğer el zanaatlarından ayrıcalıklı bir özelliğe sahip olup halen mekanikleşmemiştir.
TARİHSEL BİLGİLER
İlk dönemlerden itibaren sepetçilik insan yaşamının önemli bir öğesi olmuştur. Dünyadaki tüm kültürlerde kullanılmış olan sepetin en eski el zanaatı olduğu konusunda derin tartışmalar öne sürülmektedir. İlk insanın yiyeceğini saklaması ya da koruması ve taşıması için bulunduğu ortamın doğal malzeme liflerinden faydalanarak ürettiği belgelenmektedir.
Geçmişten günümüze toplumlardaki sepetler bulundukları ortam, yaşam biçimleri, inançlar, örf ve geleneklere göre formlarında, stillerinde ve ölçütlerinde işlevlerine göre belirgin özellikler taşırlar. Sepetler erzak, yemek, taşıma, av ve balık avı kabı, ölçüm birimi, oyuncak, ev eşyasından giyim kuşam malzemelerini koruma kutusu kadar çeşitlilik içinde üretilmiş; dini törenler, mezar ve gömü rituellerinde çok önemli rol üstlenmiştir. Sepet, taşıma özeliğinin yanı sıra ilk endüstriyel kalıp sayılır. Paleolitik dönemde çömlekçilikte kap kaçak kalıbı olarak işlev görmüştür.
İnsanın tekstile yönelik çalışmalarının nasıl başladığı tam olarak bilinememekle birlikte, konuyla ilgili çeşitli varsayımlar üzerinde durulmaktadır. Büyük olasılıkla ilk kumaş denemeleri hayvan kürkleriydi. Kürkler, geniş düz yüzeyleri ve kolay bükülebilirliklerinden dolayı çok farklı amaçlarla kullanılmıştı. İnsan vücudu bu postlarla kolayca örtülebilmiş, vücut ikinci bir deri tabakası gibi kaplanarak, soğuk, rüzgar ve güneşten korunma sağlanmıştır.
Kuzeydeki soğuk bölgelerde yaşayan ilk insan toplulukları, deri ve post ile vücutlarını soğuktan korumuş, erkekler ayaklarına postlardan botlar giymiştir. Deriden yapılan bütün bu malzemeler, M.Ö.100.000’lere kadar tarihlenebilmiştir.
Yerleşik yaşama geçilmeden önceki evrelerde yeryüzündeki daha sıcak bölgelerde de avcılıkla geçinen ilk insanlar, avlandıkları hayvanların postları yanı sıra, sazlar, yapraklar ve otlarla yaptıkları örtülerle giyinmeye başlamıştır. Giysi olarak, kemikler, balık kılçıkları, dallar ve ağaç dikenleri ile tutturulmuş yapraklar kullanılmıştır. Ancak, başlangıçta bunları tutturabilmek için uygun ağaç dalları, eğilebilen ince sivri dalcıklar kullanılırken; düğümleme tekniği bulunduktan sonra, yaprakların sapları birbirine düğümlenip eklenmek suretiyle giysiler elde edilmiştir. Bu teknik, daha sonraları saz ve otlara da uygulanmıştır.
Geç Paleolitik Dönem’de Avrupa’da başladığı düşünülen bükme, file örme, örgü, kıvırma gibi teknikler kullanılmıştır.
İplik eğirme işleminin henüz bilinmediği dönemlerde oluşturulan iki iplik sistemli yapılar, yani dokuma yapılar hasır ve sepet örme tekniğiyle oluşturulan dokumalardır. Kumaş oluşturmak üzere, ipliklerin eğirilerek en ilkel tezgâhlarda dokunmasına olanak sağlayan temel teknik olan hasır dokumacılığına dünyanın farklı birçok bölgesinde rastlanmıştır.
En İlkel dokumalarda bataklık otu, hasır otu, saz gibi otların ve uzun at kıllarının kullanıldığı anlaşılmaktadır. Fakat o zamanlar bunları iplik haline getirme henüz bilinmediğinden, dokuma için seçilen maddelerde aranılan özellik liflerin uzunluğu olmuştur. Uzun lifler uç uca eklenerek iplik elde ediliyor, bu ekleme işinin ya düğümleme ya da uçlarından keçeleştirme usulü ile oluşturulduğu düşünülmektedir.
Çömlekçilik, neredeyse hasır dokuma tekniğinin başlamasıyla birlikte ortaya çıkmıştır. İlk insanlar dokudukları sepetlerin içini sıvı kille kaplamışlardı. Yemek pişirmek için ısıtılıp çömleğe atılan taşlar, killerin genliğini kaybedip kırılmasına ve dokunmuş örneklerin ayrılmasına neden olmuştur. Günümüze kadar gelen bu örnek İngiltere’de Mortlake yakınındaki Thames’te bulunmuştur.
Amerika’da Missouri, Oklahama, Kansas ve Arkansas’ın kapladığı alandaki Ozark Platosu’nda 10.000 yıl öncesine ait insanların yaşadığı barınaklar bulunmuştur. Washington’daki Columbia Nehri Vadisi’nde insan topluluklarının yerleşmelerinin 11.000 yıl öncesine kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Oregan bölgesinde, yucca (avize) ağacı liflerinden dokunmuş sandallar bulunmuştur. Ayrıca Pittsburg bölgesindeki en eski topluluklar ise 19.000 yıldan daha fazla süre önce dokunmuş hasırlar kullanmıştır.
Neolitik dönem, yerleşik düzene geçme dönemi olması dolayısıyla pek çok kültürde erken ya da geç sepet ve dokumacılık eylemlerinin bu evrede başladığı var sayılmaktadır. Mısır uygarlığı’nda da, Neolitik Dönemde, diğer bir çok el zanaatı çalışmaların yanı sıra dokumacılık ve sepet örme işlerinin de başladığı belgelenmektedir.
Neolitik çağın sonlarına doğru, bazı hayvanların ehlileştirilmesi sonucu, postların kırpılarak yapağı sağlanması ve yün üretilmesiyle, dokumalarda yün kullanılmaya başlanmıştır. Yün, eğirmek yoluyla ip haline getiriliyordu. Eğirme fikrinin ağaç kabuğu liflerinin tel tel şekle girmesinden ve sarmaşık gibi bitkilerin sarılmasından ortaya çıktığını düşünülebilir. Yine doğada olduğu gibi ağaç dallarının, çalıların çaprazvari birbirlerine geçmeye çalışmalarından dokuma fikrinin geliştiği ve dokumacılık sanatının ilk adımlarının atıldığı olasıdır.
Sepet örücülüğü, insan yapımı ilk tekstil yüzeyi oluşturma işlemidir. Liflerin parmaklarla işlenmesi ya da örülmesi parmak dokumacılığını yaratmıştır. Dolayısıyla parmak dokumacılığı ya da parmakla örme işlemi ilk tekstil tekniklerinden sayılmaktadır. Sepet örme zanaatının insanlar tarafından en önce icat edildiği, zaman içinde gelişen tekniklerin ve malzemelerin oluşturulmasına yol açtığı pek çok kaynakça tarafından doğrulanmaktadır.
Bilinen en eski sepetler, kazı raporlarında radyo karbon incelemesine göre 10000 ve 12000 yıllık bir geçmişe tarihlenmekte olup çömlekçilikle ortaya sürülen arkeolojik bulgu kayıtlarından da eskidir. En eski sepetler Yukarı Mısır Faiyum yerleşmesinde bulunmuştur. Orta Doğu’da sepet yapım bulguları 7000’li yıllardan sonra başlar.
Sepetler dayanıksız malzemeden üretildiğinden, sepetçiliğin var oluşu ile ilgili bilgiler kilden kap kaçak parçalarının üzerindeki sepet dokusunun izleridir. Dünyanın her yerinde ve her medeniyette yapıla gelmiş olan sepet; formları, teknikleri ve malzemeleri ile benzerlik içinde oluşmuştur.