Osmanlı Saray Halısı Nedir
Osmanlıların 1514′ te Tebriz’i, 1517′ de Kahire’yi fethetmesi Türk halı sanatı bakımından önemlidir. Osmanlı saray halıları Memlük halılarının teknik, malzeme ve renk etkisi altında meydana gelmiştir. Osmanlı saray halılarında kırmızı, koyu mavi, sarı, çimen yeşili gibi renkler kullanılmıştır. Ayrıca çözgü, atkı ve ilmekleri yündür. Bazılarında çözgülerde sarımtırak yeşil ve atkılarda kırmızı renk kullanılmıştır. Bursa ‘da yapılmış olduğu ileri sürülen halılarda ise malzeme farkı görülmektedir. Bunlarda çözgü ve atkılar ipekten yapılmış, atkılar kırmızı renkte boyanmıştır ve bükümsüz tek ipliktir. Çözgüler sanmtırak yeşil renkte üç ipek iplikten bükülmüştür. Hav tabakasını oluşturan yün iplikler, Mısır’da olduğu gibi S şeklinde bükülmüş; beyaz ve açık mavi kısımlarda pamuk ipliği kullanılmıştır. Pamuk iplikler Anadolu’ya has bir teknik olan Z şeklinde bükülmüştür.
İran halılarının zemin dolgusu olarak görülen kıvrak dal sistemi, Osmanlı saray halılarının zemininde daha gevşek halde esas motif olarak kullanılmıştır. Çiçeklerin bu kadar natüralist hatlarla çizilişine ancak Türk sanatında rastlanmaktadır. Bunların örnekleri Osmanlı sarayında, kumaş ve çini desenlerini de çizen nakkaşlar tarafından hazırlanmıştır. Osmanlı saray nakkaşlarının 16. yüzyıl boyunca geliştirdiği üsluplar, Osmanlı saray halılannda en olgun şekilde birleşerek saray halısı sanatındaki üstünlüğünü ortaya çıkarmıştır. Osmanlı saray halılarının bir diğer özelliği de, İran halılarına has madalyon düzeninin tamamen Türk halılanna has bir şekilde uygulanışıdır. İran halılarında esas motif olan madalyon, bu halılarda ikinci derecede bir motif olmuştur. Karakteristik motifler 18. yüzyıl boyunca yaşatılmaya devam etmiştir. Osmanlı saray halılarının zarif örnekleri Avrupa halı sanatım da etkilemiş, özellikle İspanya halılarında taklit edilmiştir. Saray halıları zengin ve girift görünüşlü desenlerinden dolayı Avrupalı ressamların tablolannda nadiren resmedilmiştir. Türk halı sanatının sağlam bir geleneğe dayanan teknik ve motifleriyle 18.yüzyılda altın çağı sona ermiş, bir duraklama ve giderek gerileme devresine girmiştir. Bununla birlikte, I. Dünya Savaşı’na kadar Türkiye dünya halı ticaretinin merkezi ve transit pazarı durumundadır.
Halıda Kullanılan Renkler
Türklerde doğal boyanın uygulanması, dokuma sanatının başlaması ile beraber süreklilik göstermektedir. Doğal boya uygulamasının başlangıcı MÖ Çin ve Orta Asya’dadır. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait renklendirme yöntem ve bilgileri arşiv kayıtlarında görülebilir. Anadolu halk sanatımızda doğal boya uygulamaları, bölgesel özellikleri ile güncelliğini korumaktadır. Anadolu kadını, dokuduğu halı ve kilimlerin boyalarını da kendi hazırlar. Çeşitli bitki ve böcekkabuklarından yararlanarak “doğal boya “elde ederek renklendirdiği yün, ilk günkü tazeliğini ve güzelliğini yüzyıllar boyu korumaktadır. Halı ve kilim dokumada kullanılan iplikler, XIX. yüzyılın sonuna kadar doğal boyalarla renklendirilirken, bu tarihten sonra sentetik boyaların da ( anilin boyaları ) kullanıldığı görülmektedir.
Anadolu halı ve kilimlerinde renkler çeşitli bitkilerin köklerinden, yapraklarından ya da tohumlarından çıkarılmaktadır. Örneğin;
- Kırmızı renk kızılçam kabuğundan, fındık yaprağından,
- Sarı ve sarının değişik tonları katırtırnağı, sumak, safran ve sütleğen bitkilerin çiçek, dal ve köklerinden,
- Kahverengi mazı, kara meşe kabuğu, kökü ve ceviz yaprağından,
- Yeşil, yabani naneden,
- Siyah sumak ve kurumdan,
- Mavi hint bitkilerinden elde edilmektedir.
Halı ve kilimde kullanılan renkler, yörelere göre farklılık göstermektedir. Genellikle yeşil, kırmızı, mavi, lacivert ve turuncu en çok kullanılan renklerdir.
Osmanlı Saray Halısında Kullanılan Renkler
Osmanlı saray halılarında kullanılan yünlü, pamuklu ve ipek ipliklerin renklendirilmesinde genellikle bitki ve hayvanlardan elde edilen doğal organik boyalar kullanılmıştır. Osmanlı halıları; kolayca renk tutan, çok yumuşak, ipek gibi bir yünden yapılmıştır. Bu cins yün Mısır’ da bulunuyordu. Kahire’ de yapılanlarda argaç ile arışlar boyasız ve bazen sarımsı veya kırmızı yün iplikten olduğu halde, Bursa’da boyalı ipekten tek veya üç iplikten bükülmüştür. Beyaz ve açık mavi renkler için pamuk kullanılmıştır.
Sultan Murad, 11 halı ustasını yeterli yün malzeme ile birlikte Mısır’dan İstanbul’a getirtmiştir. Bu ustaların, İstanbul’da saraya bağlı bir atölyede ya da o dönemde ipek kumaşları ile ünlü Bursa’da çalışmış oldukları anlaşılmaktadır. Çünkü bu tarihten sonra Osmanlı saray halılarının malzemesinde bir değişiklik olmuş, çözgü ve atkılarda ( argaç ve arışlarda ) ipek kullanılmaya başlanmıştır. İlk Osmanlı saray halılarının renklerinde tatlı bir kırmızı, sıcak bir sarı, koyu mavi ve çimen rengi yeşili kullanılmıştır ki bu renkler Memlûk halılarında da kullanılan renklerdir.
Osmanlı halıları ipek gibi yumuşak bir yünden yapılmıştır. Bursa’da yapılmış olduğu ileri sürülen halılarda ise malzeme farkı görülür. Çözgü ve atkılar ipekten yapılmıştır. Osmanlı saray halılarında zemin rengi sarı renk, halının ortasında laleler ve uzun kıvrık yapraklarda kırmızı üzerine sarı renkler kullanılmıştır. Çiçeklerde mavi ve beyaz renkler, halının bordüründe çiçek ve yapraklarda kırmızı, sarı, beyaz ve yeşil renkler kullanılmıştır
Osmanlı saray halısının ortasında yer alan kompozisyonlarda çiçek ve yapraklarda, sarı, beyaz, siyah ve kahverengi kullanılmış, halının kırmızı zemini üzerindeki çiçek ve uzun kıvrık yapraklarda da sarı, beyaz ve siyah renkler kullanılmıştır. Osmanlı saray halı seccadenin ortasında çinilerde kullanılan kompozisyon ve renklerden yararlanılmıştır. Mavi zemin üzerindeki kompozisyonda yer alan lale ve karanfil çiçeklerinde kırmızı ve açık kahverengi; yapraklarda da yeşil kullanılmıştır. Bahar dallarında ve çiçeklerinde ise yeşil, beyaz ve kırmızı renklerle halı deseni dokunmuştur. Osmanlı saray halı seccadesinde, yeşil renkli zemin üzerine kırmızı çiçekler, yıldızlar ve kandil motifleri kullanılmıştır. Mihrabın dışında yer alan motifte de kırmızı ve açık kahverengi ile çiçek motifleri dokunmuştur
Osmanlı halı seccadesinin ortasındaki kırmızı renkli zemin üzerinde yer alan kompozisyonda mavi ve sarı tonları ile çalışılan kandil motifi yer almaktadır. Mihrabın dışında yanlarda ve üstte yer alan çiçek ve yapraklarda mavi, sarı tonları, kırmızı ve yeşil kullanılmış; siyah renkle de desenin hatları belirlenmiştir. Üstteki geniş dikdörtgen bordür içinde yer alan çiçek ve yapraklarda da koyu mavi zemin üzerine sarı, yeşil, mavi, kırmızı ve krem rengi kullanılarak halı seccade dokunmuştur.
Osmanlı Saray Halı Seccadelerinde Kullanılan Desenler
XVI. yüzyıl ortasından itibaren saray için lüks olarak Osmanlı saray halıları grubundan seccadeler yapılmıştır. Kıvrak kontürlü mihrapların içi bazen boş, bazen çiçeklerle doludur. Bunlar saray halıları grubunun en başarılı kompozisyonlarıdır. Düz yeşil mihrap zeminli bir seccade Türk ve İslam Eserleri Müze’sinde korumaya alınmıştır. Seccadede geniş dikdörtgen bordür içinde natüralist çiçek ve yapraklardan oluşan bir kompozisyon bulunmaktadır.
XVII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da seccadeler geniş ölçüde ortaya çıkarak halıların en önemli bir grubu haline gelmişlerdir. Bunların en eski örneklerinin ne zaman meydana çıktığı ve mihrap motifinin ne zaman kullanılmaya başlandığı kesin olarak bilinemiyor. Eski seccadeler ortadan kaybolmuştur. XVII. yüzyıldan itibaren saray halılarına dayanan saf seccadeler, çeşitli örnekler halinde bol miktarda yapılmıştır. Natüralist çiçek ve yaprak dekoru bütün Osmanlı sanatında görüldüğü gibi bu seccadelere de hâkim olmuştur. Erik çiçekleri, lale, karanfil, gül ve sümbüllerle hazırlanmış seccadeler çiçekli bir bahçede namaz kılıyormuş hissini vermektedir.
XVII. yüzyılın sonuna doğru gittikçe zenginleşen ve çeşitleri artan seccadeler arasında Gördes seccadeleri de bulunmaktadır. Gördes seccadeleri kıvrak kontürlü mihrap şekilleri ve iki tarafta görünen dekoratif sütuncukları ile özellikle dikkati çeker. Bu seccadelerin çubuklu ve ibrikli diye anılan cinsleri de vardır. Mihrap zemini lacivert, kırmızı, mavi veya yeşil olur. Lacivert zeminli olanlar çok değerlidir.
Osmanlı Saray Halısının Özellikleri
Osmanlı saray halılarının başlıca süsleme öğeleri natüralist bitkiler, sonsuz yaşamı simgeleyen selvi ağacı ile yeniden doğuşu simgeleyen çiçek açmış meyve ağaçlarıdır. Bitkiler dışında ötücü kuşlar, yaban hayvanları, ejder ve geyik kullanılan diğer öğeler olmuştur. 16. yüzyılda ortaya çıkan Osmanlı saray halılarındaki bir diğer farklı özellik de malzeme olarak ipeğin kullanılmasıdır. Saray halıları ipek görünümünde ince halılardır. Atkı ve çözgüler pamuk ipliğindendir. Saray halılarında düğümler, (metrekarede 200.000 -700.000 arasında) daha sık olup, kadifeyi andıran yumuşak bir etki bırakır. İpek düğüm yoktur yalnız argaç ve arışlarda bazen ipek kullanılmıştır.
Saray halılarındaki bir diğer özellik de renklerin çok ölçülü kullanılmış olmasıdır. Estetik bakımdan en güzel uyumu sağlamak için açıklı koyulu bütün renk tonları büyük bir ustalıkla değerlendirilmiştir. Hereke ve Kumkapı’nın bazı halıları bu alanda başarının doruğuna erişmişlerdir. Osmanlı saray halıları fabrikalarda, halı hanelerde, eski saray atölyelerinde dokunan, teknik bakımdan kusursuz, estetik açıdan titizlikle biçimlendirilmiş, yüksek kalitedeki halılardır. Osmanlı saray halılarının bir başka özelliği de sonsuza değin uzanan zemin deseni esas alınmıştır. Madalyon motifi ise bu zemin üzerinde ikinci derecede önemlidir. Bu dönemde halılar, Osmanlı saray üslubunu oluşturan saray nakkaşlarının çizdikleri d<esenlere göre dokunmuştur. Bu desenlere göre dokunmuş olan örnekler dönemin kumaş, kilim, çini, tezhip ürünlerinde görülen üslup birliğinin halı sanatında görülen yansımalarıdır.
Osmanlı Saray Halılarının Ülkemizdeki Yeri Önemi
Türklerin geleneksel sanatı olan halı, sanat tarihimizde haklı olarak seçkin bir yere sahiptir. Türk halı sanatı, Türk tarihinin akışı içinde biçimlenmiştir. Halıya dokuma sanatı içinde karakterini veren düğümlü teknik, ilk kez Orta Asya’da Türklerin bulunduğu bölgelerde ortaya çıkmış, gelişimini Türklerle sürdürmüş ve tüm İslam dünyasına Türkler tarafından tanıtılmıştır. Bu geleneksel sanatımızın varlığından, sağlam tekstil motifleri ve düğüm tekniği ile günümüzde de söz edebiliriz. Türk halısının bu teknik özellikleri, düzenli ve sürekli gelişmesinin en büyük dayanağı olmuştur. Osmanlı döneminin kumaş, kilim, çini, tezhip ürünlerinde görülen üslup birliğinin halı sanatındaki temsilcileri olan saray halıları, 18. yüzyıla kadar tutarlı bir üslupla yapılmışlar ama daha sonra inceliklerini yitirmelerine rağmen natüralist görünüşlerini koruyacak biçimde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Türk halı sanatı, 18. yüzyılda başlayan gerilemeye, köklü bir geleneğe bağlanan sağlam teknik ve zengin motiflerle bir süre karşı koymuş, gelişimini halk sanatının yalın ama sevimli üslubu içinde 19. yüzyılda da sürdürmüştür.
1844’te Sultan Abdülmecid tarafından kurulan Hereke’ deki kumaş tezgâhlarına, 1891’de Sultan II. Abdülhamid zamanında 100 kadar halı tezgâhı da eklenerek Osmanlı saray üslubundaki halıların yeniden yapılabilmesi için bir atılımda bulunulmuştur. Anadolu’da, özellikle de Kayseri, Sivas, Konya, Kırşehir ve civarı, başta Isparta olmak üzere Batı Anadolu’daki eski halı merkezlerinde (Uşak, Bergama, Kula, Gördes, Milas, Çanakkale) ve Doğu Anadolu’da bu geleneksel sanatımızın yaşatılması yolunda çalışmalar yapılmaktadır.
Osmanlı Saray Halılarının Dünyadaki Yeri Önemi
Bugün Türk ve dünya müzelerinde, başköşelerde sergilenen XVI. ve XVII. yüzyıl Osmanlı halı ve seccadeleri, o devirde Avrupa ülkelerine de ihraç edilerek Avrupa saraylarına girmiş; tanınmış ressamların tablolarında, renk ve desenleriyle aksesuar malzemesi olarak kullanılmıştır. Holbein tipi dediğimiz madalyonlu Türk halıları bunun bir göstergesidir. XVI. ve XIX. yüzyıllarda Osmanlı saray halı hanelerinde yapılan ve saray çevresinde tutulan görkemli lüks halılarda görülen desenler, o devrin entelektüel çevrelerinde moda olmuştur. Ayrıca yabancı ülkelerden özellikle Avrupa ülkelerinden en çok Fransa, Doğu ülkelerinden Çin, İran, Hindistan’dan gelen etkilere açık, uluslararası bir zevk anlayışını da yansıtmaktadır. 1885 yılına kadar Osmanlı sarayı için yünlü, ipekli, simli halı ve seccadeler dokuyan Hereke tezgâhları; bugün yeni bir anlayış ve teknikle geleneğini devam ettirmekte, dış piyasalarda önemli pazarlar bulmaktadır.
Sayın
Osmanlı Saray Halıları başlııklı yazınızın bir kısmını kaynak göstererek MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma almak istiyorum.
İzin verip vermeyeceğiniz meil adresime bildirmenizi rica ederim. Saygılarımla.
Dr. Nusret Alperen
Elbette alabilirsiniz hocam, saygılar