1071 yılında Anadolu‟ya giren Türkler uygarlık ve kültürlerini de getirmişlerdir. Zengin bir Anadolu işlemeciliği ile karşılaşan Türkler burada karşılaştıkları örnekleri kendi yöntem ve anlayışlarıyla birleştirerek yeni bir Türk sanatının doğmasını sağladılar.
Hun İşlemeleri
Çok zengin ürünlerden oluşan Anadolu öncesi Türk işleme sanatının ilk örnekleri MÖ3. yüzyılda kurulan Hunlara aittir. MS 3.yüzyıla kadar süren ve Altay bölgesi, Kem vadisi ve Selenge ırmağı çevresinde yapılan kazılar sonucu çıkarılmış ürünler arasında işlemelerle bezenmiş giysi ve örtüler bulunmaktadır.
Hunlar göçebe hayatı sürdürdüklerinden bu zor yaşam tarzı içinde askerlik kabiliyetleri, sorumluluk bilinci, fiziki ve ahlaki değerleri kuvvet kazanmıştır. Asya‟nın geniş bozkırlarında „atlı kültür‟ geleneği yüzyıllar boyunca muhafaza edilmiştir. Hunların yerleşik oldukları bölgelerde de evcil hayvanlar arasında atın ön planda olduğu dikkat çekmektedir. Bunun nedeni Hunlarda at yetiştirmenin büyük bir zorunluluk olması, göçebe hayatı yaşadığı dönemlerde atın; etinden, sütünden, derisinden, gücünden yararlanılmasıve atı kendilerini istedikleri yere ulaştıran bir vasıta olarak görmeleridir. Türk işlemelerinde yaşam biçimi olan göçebe hayatın özellikleri, tarihî kalıntılardan da anlaşılmaktadır.
Göçebe hayatın şartları icabı atlarıyla akınlar yapan, her an savaşma durumunda olan Hunlar eşyalarına hayvan motifleri işlemeye önem vermişlerdir. Hunlar en önemli varlıkları olan atların koşum takımlarına, eğerlerine ve eğer altı örgülerine büyük önem göstermişlerdir. Türkler bu devirde aplikasyon alanında kolaylaştırıcı yollar bulmuştur ve geliştirmiştir.
Üçgen, kare gibi işlemlerin yanı sıra stilize edilmiş gül, yaprak gibi bitkisel bezemelerin konu olarak seçildiği işlemelerde geyik, aslan, kaplumbağa gibi hayvanlarla birlikte düş ürünü yaratıklar ve kadınerkek gibi figürlü bezemeler ilgi çekmektedir.
Göktürk İşlemeleri
552 tarihinde Bumin Kağan ilk defa Türk adının bulunduğu Göktürk Devleti‟ni kurdu. 552 ve 745 tarihleri arasında hüküm süren Göktürklerde Türk sanatının gelişerek süregeldiği bilinmektedir.
Hunlardan sonra Orhun Kitabeleri ve dikili taşlarıyla ünlü Göktürklerin tekstil ve metal gibi sanat dallarında da güzel örnekler verdikleri bilinmektedir. Çin ve Bizans kaynaklarında var olan bu bilgiler yapılan kazılarla da tamamlanmaktadır.
518 yılında Çinli Ssong Yun Eflatit, Akhunlular hükümdarlarının işlemeli ipekli elbiselerle büyük keçeden yapılmış çadırlarda oturduğundan söz etmektedir.
568 yılında Kuça çevresine gönderilen Bizans elçisi Zemarhos seyahatnamesinde büyük hakanın ipek işlemeler ve kakım kürkleriyle süslü çadırda oturduğuna değinmektedir. Buda rahibi Huda Tsang 630 yılında Işık Gölü çevresinde hakanın sırmalarla süslü büyük bir çadırda oturduğunu ve subayların işlemeli ipekten elbiseler giydiğini belirtmektedir. Öte yandan yapılan kazılarda Katanda kurganında bulunan ipekli ve kürklü elbiseler, elbiseleri dikiş yerlerine kaytanlarla yapılan kabartmalar Kültiğin‟in barkı ve çevresinde bulunan süs plakaları bu dönemde kordon tutturma ve metal plaka aplikenin uygulandığını ortaya koymaktadır. Göktürk kemerlerinde metal plaka aplike çok yaygındır.
Kuray-Tuyahtı kurganlarında bulunan (7 ve 8.yüzyıl) delikli 12 tane altın plaka dikilmiş kemer ve bitkisel bezeme ile süslenmiş altmışbeş plaka ve Orhun harfleri ile bezenmiş toka bu görüşü desteklemektedir. Aynı mezarlarda ele geçirilen ipek ve yün kumaş parçaları arasında erkek iskeleti üzerinde bulunan üst katta kırmızı ipek, ortada yeşilimsi ipek ve iç elbisesinde görülen altın sarısı ipek giysilerin; ipek gereçleri yanı sıra renkleri konusunda bilgi vermektedir.
Uygur İşlemeleri
Uygur Devleti 745 yılında Kutlug Bilge Kağan tarafından kurularak 1368‟e kadar hüküm sürmüştür.
Uygurlar döneminden kalan Murtuk ve Bezeklik‟teki mabet duvar resimleri arasında 8Nr. 1. Mabet‟te görülen örnekler üzerinde yer alan figürlerin giysileri hem Türklerin giyinişlerinin oldukça değiştiğini göstermekte hem de İslam dininin kabulünden önceki giyim ve giyimi bezeyen işlemeler konusunda bilgi vermektedir. Şal yakası, ön ortası ve tiraz bordürleri işlemelerle bezenmiş ve eteğinin ucu ince bir suyla çevrilmiş elbiseler giydirilmiş figürler, bu dönemde de işlemenin varlığına işaret etmektedir. Bitkisel ve geometrik bezemelerle işlenmiş elbiselerde sarma iğnesinin uygulandığı belirgindir.
Uygur döneminden kalan kumaş parçalarında işlemelerin daha çok pamuklu kumaşlar üzerine aplike tarzında yapıldığı anlaşılmaktadır. Budizm etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği ve Osmanlı devrine kadar süregelen çintemani motifi saltanat simgesi olarak kullanılmıştır.
Eski çağlardan beri Türk topluluklarının özelliği olan biçimleri soyutlama, stilize etme eğilimi İslamiyet‟in kabulünden sonrada tabiat ölçülerine, temel çizgilerine sadık kalarak ayrıntıların atılmasıyla oluşturulan motifleri kullandığı fark edilmektedir. Sonsuzluk ve birlik düşüncesinin yorumlandığı geometrik desenlerin yanı sıra kıvrım-dal üslubunun geliştiği, hayvan figürlerinin iyice stilize edilerek kullanıldığı bitkisel ögelerden oluşan Hatai sembolik motiflerinin kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Akhunlar
Keçe aplike tekniği ile keçe çoraplar ve çizmeler, çadırlar, kilimler, örtüler süslenmiştir. Keçenin yanı sıra işlemeli ipek elbiseler ve ipekli işlemeler, işlemenin önemini belirtmektedir.