Örmeciliğin tarihi, dolayısıyla örme kumaşlarının ortaya çıkması, uygarlık ve medeniyetin ilkel teknik uğraşlarıyla aynı çağda olduğu arkeoloji kaynaklara göre anlaşılmaktadır.
İplik yapımı, dokuma ve dikiş gibi tekniklerin M.Ö. 5000-6000 yıllarından beri uygulanıyor olmasına rağmen, el örmeciliği, çok daha sonraları, M.Ö. 600’lü yıllarda Mısırda keşfedilmiştir.
XVI. yüzyıla kadar örme ürünleri el ve tiğ ile örülerek yün çoraplar, başlıklar ve benzeri giysiler üretimi devam etmiştir. Örme mamulların halk arasında yaygınlaşması mekanik örme makinesinin icatinden sonra gerçekleştirilmiştir. Örgüden örülmüş giyim ve giysinin tarihi eskiye dayanmaktadır. Almanya’daki Buxtehuder kilisesinin mihrabı için 1400″ten önce ressam Maitre tarafından yapılmış bir tabloda Meryem Ana’nın elindeki dört örgü şişi ile dizi dibinde oynamakta olan Hz. İsa için bir elbise ördüğü görülmektedir.
Şapka örme kabiliyeti Britanya’da 1424’ta başlamıştır. 1488’de parlemanto örme şapkaların fiyatını kontrol altına almıştır.1500’de ressam Stoss tarafından yapılmış olan dinsel nitelikli başka bir tabloda da Meryem Ana’nın çatallı bir iğne ile geniş ilmekli bir file işi örgü yaptığı görülmektedir. Bu kanıtlar XIV. yüzyıldan bu yana örme giyim eşyalarının yaygın olarak üretildiğini göstermektedir. Ruddington örme Müzesi’nde William Lee tarafından yapılan örme makinesi sergilemiştir.
1589 da İngiliz din adamı W. Lee’nin ilk mekanik örme tezgahını ve ‘esnek uçlu’ örme iğnesini bulmasıyla örme tarihinde yeni bir dönem başladı. Yani örme işleminde makineleşme dönemi ve fakat bu zamanın ileri taassubu yüzünden uzun yıllar değerlendirilemedi.
El ile örülmüş bir çorabın örgüsünü incelemiş ve bunların bire bir olarak duran bir yatak üzerindeki iğnelere yaptırmıştır. Esnek uçlu örme iğnelerinin kullanıldığı bu düzenek, aynı anda 16 ilmek yapabiliyordu. Her bir ilmek için ayrı iğnesi olan bu makine dakikada 600 ilmek atarak şaşırtıcı bir hızla çalışmaktaydı. 1758 yılında Jedediah Strutt yatay durumdaki iğne yatağına, dikey durumda bir iğne yatağı daha ekleyerek ilk çift iğne yataklı örme makinesini yapmıştır. 1789 yılında Fransız Decroix Wise, dairesel bir yatak üzerine iğneleri dizerek ilk yuvarlak örme makinesini yapmıştır.
1805 yılında Joseph Marie Jacquard, Fransa’nın Lyon kentinde dokuma makineleri için mekanik jakar tekniğini bulmuştur. Daha sonra bu teknik örme makinelerine adapte edilerek; delikli kartonlar vasıtası ile iğnelere desen hareketi verilmiştir.
1847’de İngiliz Matthew Townsend, dilli iğneyi bularak örmecilik tarihinde yeni bir çığır açmıştır. Bu buluş 1853 yılında Matheew Towsend’ın dilli-kancalı örme iğnesini bulması; sonraki yılların araştırmacıları tarafından 1867 tarihinde bu iğne ile donatılmış ilk örme makinesi, 1878 tarihinde aynı elemanla örme yapan ilk yuvarlak örme makinesinin geliştirilmesi tekstilde mekanik örmeciliğin sesini duyurmuş oldu.
1857 yılında Chemnizt’li A.Eisenstuck ilk defa çatı şeklinde çift plakalı örme makinesini geliştirerek bu makinenin patentini aldı. 1863 yılında ise Amerikalı mucit Isaac William Lamb dilli iğne ile donatılmış ilk düz örme makinesini yapmıştır. Bu örme makinesi temel örme prensiplerini bugüne kadar koruyabilen ilk örme makinesidir. 1864’te William Cotton, gagalı iğnele yataklar üzerine çalışmalar yapıp yatak konumlarını dikey hale getirir. 1878 yılında D.Gris Wold, ilk ribana üretimini gerçekleştiren yuvarlak örme makinesinin patentini alır. Dikey silindir ve iğnelerine, yatay kapak ve iğneler eklenmiştir. Daha sonra bilhassa yuvarlak örmecilik 1914 yılına kadar çok fazla bir ilerleme gösteremedi.1918 yılında ilk çift silindirli, küçük çaplı yuvarlak örme makinesi ve iğne iticileri İngiltere’deki Wildt firması tarafından üretilmiştir.
1.Dünya Savaşı yıllarından sonra hızlı ortaya çıkartılan yapay elyaf ve ipliklerinin de etkisiyle örme makineleri, yeni örme metotları ve örme örgüleri; dolayısıyla da örmecilik endüstrisi süratle gelişti. 1920’li yılların sonlarına doğru düz ve yuvarlak örme makinelerinde renkli desenli örgülerin fabrikasyon üretimine başlanmıştır.
2.Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir sıçrama ile son yılların süper denebilecek hem mekanik hem elektronik esasa dayalı olarak meydana gelmesi, bu alandaki gelişmeleri hızlandırmış ve son 30 yılın getirdiği metod ve oto-mekanik temelli elektronik makine ve örme teknolojisi doruk noktasına ulaşmıştır. Böylece örmecilik ilk zamanlardan beri dokuma ile olan rekabetine ilave olarak, şimdi kendi bünyesinde olan örme metotları sayesindeki amansız çekişmesiyle de daha çok gelişmeye elverişli bir kimlik kazanmıştır. Örmecilik sanayi dalında en çok gelişme kaydeden bir teknolojiyle ilerlemektedir.
İkinci dünya savaşından sonra mekanik ve elektronik alanlardaki gelişmelerin örme teknolojisindeki yansımaları görülmeye başlamış, 1946’dan sonra yuvarlak örme makinelerinde üretim performansı ve ürün çeşitliliğini artırıcı bir dizi gelişme yaşanmıştır. Örme tekniği ile kumaş üretimi 1950’li ve 1960’lı yıllarda gitgide artmaya başlamış ve buna bağlı olarak da örme makineleri geliştirilmiştir.
1980’li yılların sonundan itibaren örme sektöründe elektroniğin kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Örme makinelerindeki gelişmeler, 20. yüzyılda da elektronik sektöründeki gelişmelere paralel olarak baş döndürücü bir hızla ilerlemiştir. Günümüzde tümüyle elektronik olarak kontrol edilen örme makineleri sonsuz desen kapasitesine ve yüksek üretim hızına sahiptirler. İplik üretimi ve konfeksiyonda zaman kaybını önlemek amacıyla şekillendirilmiş giysi parçaları üretiminin yanı sıra, hiçbir konfeksiyon işlemine gerek kalmadan makineden alınıp giyilebilecek şekilde giysiler de elde edilebilmektedir. Yüksek teknolojiye sahip bu makinelerde daha kaliteli olarak elde edilen örme yüzeyler, her kullanım sahasına girmiş ve çok tercih edilen bir yapı haline gelmiştir.
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ
TEKSTİL ANASANAT DALI
Yüksek Lisans Tezi
Gholamreza TAHERİ
İSTANBUL, 2019