Azerbaycan Düğün Öncesi Gelenekleri
Ulusal değerlerimizden örf ve adetler, göreneklerimiz, geleneklerimiz, dini törenlerimiz, inançlarımız her bir toplumun kendi etnik anlayış ve yapısını manevi yönden ne derecede varlıklı olduğunu ve köklü bir geçmişe dayandığını bizlere gösterir. Özellikle bu geleneklerin başında izdivaç gelmektedir. İzdivaç iki kişinin kültürü, coğrafyası, dini inancı, sosyal düzeyi, ekonomisi ve eğitim seviyesi gibi değişkenlere bağlı olarak farklı uygulama ve inanış perspektifinde bir araya gelinerek beraber aile oluşturmalarıdır. Değişim döneminin ikincisi ise evlenme, aile kurumunun oluşmasındaki işlevi ve görevi kuşakların devamı, ayrıca sosyal hayatın itina ve stabilizasyon rolü nedeni ile kozmos bir nitelik taşır.
Azerbaycanlıların düğün törenlerinin şekillenme sürecini genel Türk ve ıslam’i bağlamda gözden geçirmek gerekir. Aynı zamanda halkın düğün törenlerinin kökenleri islam öncesine dayanmaktadır.
Kız Beğenme ve Kız İsteme Aşaması
Halk içinde “kız görme”, “kız beğenme” geleneği düğün törenlerinin ilk koşullarındandır. Genellikle erkeğin ebeveynleri kızı düğün ve yas törenlerinde, hamamda görür, beğenir, daha sonra akrabalarından onunla ilgili bilgiler edinirlerdi. Köylerde kız genellikle çeşme başında beğeniliyormuş. Erkeğin ve kızın ebeveynleri kendi aile değerlerine uygun erkek veya kız ile akraba olmayı tercih ederlerdi. Erkeğin annesi veya kız kardeşi tarafından kızın hamamda beğenilmesi geleneğine XX yüzyılın 50-60‟lı yıllarına değin Bakü’de rastlanıyordu. Fakat bu, erkeklerin kendi seçimi olmadığı anlamına gelmiyordu.
Akraba komşu çocukları ile küçük yaşlarından bir yerde büyüyen ve ergenlik çağına ulaşan erkekler daha sonra bu kızları sevip onlarla evlenirlermiş. Kız beğenmenin diğer türü de “göbek kesme” veya “beşik kesme” geleneğidir. Yakın arkadaş veya akraba aileler halk arasında mevcut olan “göbek kesme” (beşik kertme) geleneğine esasen çocuklarını bebekliklerinden itibaren nişanlı ilan ediyorlardı ve bilindiği gibi, burada da başlıca seçim ebeveynlere ait olurdu. Çoğu zaman yeni doğan çocuk yetkinlik çağına erişince akraba veya arkadaşın çocuğu ile evleneceğini açıklanıyor ve erkekle kız da bu durumda deyikli, yani nişanlı bilinirdi. Bu gelenek sadece Azerbaycan’da değil, aynı zamanda diğer Türk kökenli halklarda da şimdiye kadar mevcuttur.
Küçük Elçilik Geleneği
Kız beğenme’den sonra küçük elçilik gerçekleşiyor. Küçük elçiliğe genellikle sadece kadınlar – erkeğin annesi, anneannesi, teyzesi ve diğer akraba kadınlar gidiyor. Kadınlar ziyaretlerinin nedenini belirterek kız tarafının görüşlerini alıyorlardı. Buna da “ağız aramak” (kız evinin fikrini öğrenmek) denir. Tabii ki kız tarafı derhal bir söz söylemeden evin erkekleri ile bu konuyu danışacaklarını belirtiyorlar. Anlaşmaya varıldığı takdirde evine haber yolluyorlardı. Geleneğe uygun olarak kız tarafı kendi onayını ilk defadan asla vermezdi. Günümüzde özellikle Bakü’de erkek tarafı kız tarafının rızasını öğrendikten sonra elçi yolluyor.
Büyük Nişan Geleneği
H.Sarabski Bakü’de elçilikten sonraki aşamanın hatta bir yıl sürebileceğine ve bu süre içinde kız evinin çeyizi hazırladığına ilişkin bilgi vermiştir: “Bu bir yıl boyunca bayramlar, yaz, bahar, sonbahar dönümü, Nevruz Bayramı’nda kız için bayram armağanı, yeni mahsül, yemiş, ayrıca Kurban Bayramı’nda koyun alıp yolluyorlardı. “Oğlan evinin borcu olduğunu, kız babasının evinde olduğu sürece giysilerini alıp göndermek damat tarafın borcuydu.
Kına Yaktı Töreni
Halkın eski dönemlerden bugüne kadar koruyup kolladığı zengin ve renkli düğün törenlerinden biri de “kına yaktı” törenidir. Bu törende sadece kadınlar ve kızlar bulunuyor. O gece gelinin eline, ayaklarına kına sürdükten sonra törene katılan kızlar, gelinler de gelinin kınasından ellerine yakarlardı. Bu törende mizah, şaka nitelikli çeşitli oyunlar gösterilir, geceden sabaha kadar süren töreni neşeli bir atmosfer kaplıyordu. Eski görüşlere göre, kına gecesinden itibaren gelinin saadeti – mutlu günleri başlardı.
Kebin Kesme Töreni
Düğün törenlerinin bir sonraki aşaması “kebin kesme” törenidir. Düğünden önce mutlaka dini nikah (kebin) kıyılması gerekiyor. XIX yüzyılın sonu XX yüzyılın başlarında nikâh düğünden önce camide hoca tarafından kıyılıyordu. Törende genellikle erkek ve kız tarafından iki kişi adam (avukat) ve diğer kişiler de yer alıyordu. Kızın avukatı kızın nikahı onayladığını hocaya söylerdi ve erkek tarafından belirlenmiş sayıda altın para talep ediyordu. Daha sonra hoca Fatiha-hayır nikâh duasını okur ve nikah kıyardı. Kebin’de altın paranın, yani mehrin miktarı yazılıyordu. Nitekim boşanma gerçekleştiği takdirde erkek nikâh kağıdında belirtilen altın parayı kıza vermek zorundaydı. Kebin genellikle kız evinde kıyılırdı. Damat taraftan gelmiş birkaç yaşlı erkek ve kızın ailesi için nikâh sofrası kurulurdu.
Azerbaycan’da Nişan ve Kına Gecesi Giysileri
Geleneklere göre gelinlik, damadın ailesinin gönderdiği pahalı ipek kumaşlardan – damasko, simli kumaş, atlas, tafta, kadife vs. dikilmektedir. Tabi ki, kumaşlar, ailenin sosyoekonomik durumunu dikkate alınarak seçilmekteydi, hatta zengin olmayan aileler de bile kızlarının en az bir tane pahalı ipek veya kadifeden düğün elbisesinin olmasını isterlerdi. Düğün elbiselerinin dikilmesi için, zengin aileler, bölgede en tanınmış profesyonel terzileri davet ederlerdi. Masraflar da damadın ailesi tarafında karşılanırdı. Ayrıca, gelinlik biçme merasimine damadın yakın akrabaları –annesi, teyzeleri, kız kardeşleri katılırlardı.
Söylenenlerden de anlaşıldığı dibi, gelinin düğün elbiseleri çeşitli renklerden oluşan birkaç takım kumaştan tedarik edilirdi. Tabi ki onlar hepsi birden dikilmiyordu. İşin en ciddi kısmı, gelinliğin renginin seçilmesi sayılmaktaydı – renk titizlikle seçiliyordu, çünkü gelinlik “uğurlu” renkte dikilmeliydi. Genellikle bu renkler kırmızı veya beyaz oluyordu, bu renkler güneşin çeşitli zamanlarda – şafak ve öğle – gökyüzünde görüntüsü ile bağdaştırılmaktaydı.
Böylece, gelinlik biçme geleneğine büyük önem verilmekteydi ve bu sebeple de bu gelenekle ilgili çeşitli merasimler düzenlenirdi. Bunlardan biri de, merasime katılanlara iki çiçek çayı (düreng) ikram edilmesiydi. Bunun için bir küçük kâseye veya fincana kaynar su konur, şeker veya bal ilave edilir, daha sonra ise çayın demi konulurdu. Bununla birlikte çayın demi kaynar suya karışmıyordu ve sonuçta bardakta çay iki renkli olurdu. Çay masaya sunulduktan sonra kaşıkla karıştırılıyor ve normal karışım haline getiriliyordu. Bu merasim, iki aile, kaynar su ve çayın demi misali birbirine karışarak bir bütün oluyor anlamına gelmekteydi.
T.C.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Nigar JALALZADA
Tez Danışmanı: Prof. Dr. HÜLYA TEZCAN
ŞUBAT – 2022
Kaynak: https://tez.yok.gov.tr/