Ferâce kadınların sokakta giydiği mantoya benzer, arkası bol, yakasız, eteklere kadar uzanan üst giysisidir.
Ferace, eski dönemlerden itibaren kullanılan bir kıyafet terimidir. Önceden kadınların kendi üstlerini örtmek için giydikleri elbiseye bu ismi vermişlerdir. Bu ürün günümüz de farklı kumaşlardan imal edilmektedir.
Özellikle fantezi ve çuha kumaşları kullanılmaktadır. Özellikle düz modellerin üretimi tercih edilmektedir. Çünkü bayanlar tarafından en çok düz modeller kullanılmaktadır. Ancak üreticiler tarafından cep ve yaka kısımları işlemeli olan modellerde üretilmektedir. Bunun amacı her zevkten ve her kesimden insana hitap etmektir. Bununla birlikte modaya uygun üretimler yapılarak modeller de koyu renk tercih edilmektedir. Ayrıca bol bedenli ürünlerin üretilmesi bayanların tercih etme sebeplerinden biri olarak bilinmektedir. Bu ürün genel olarak bayanların giymekte olduğu mantolara benzemektedir. Ancak mantolardan farklı olarak geniş yakaları bulunmamaktadır. Ayrıca uzun olması mantodan ayıran başlıca özelliklerden biridir. Ferace kullanmakta olan bayanlar, giymiş oldukları diğer kıyafetler ile kombin yapmaktadırlar.
Ayrıca bu ürünün kumaş cinsi de önem arz etmektedir. Özellikle kumaş kalınlığının mevsim şartlarına göre uyum sağlaması oldukça önemlidir. Yaz aylarında ince, kış aylarında kalın kumaşlı ürünler satın alınmalıdır. Ayrıca yaz aylarında siyah renk güneşi topladığı için, yazın giyeceğiniz ürünlerin rengini siyahtan farklı bir renk seçmeye özen göstermelisiniz. Böylece Ferace için rahat kullanımı sağlamış olursunuz.
Osmanlı Döneminde Ferace Modası
16. yüzyıl Osmanlı kadınının sokak kıyafeti olan işlemeli ve renkli ‘ferace’nin, 21. yüzyılın tarlada çalışılırken giyilen siyah giysisi haline dönüşmesi ve feracenin yaşadığı bu tarihi değişim ilgi çekicidir.
Osmanlı devletinde çok uzun bir süre boyunca hem erkek, hem de kadınların bir üst giyimi olan Ferace, bol kollu ve yakalı bir ürün olarak gelişmiştir. Erkekler için üretilen feracenin, ‘İlmiye Ricali’ (bilim adamları)’nın resmi günlerde giydikleri sırma işlemelisinden başlayan, samur kürk kaplısına kadar değişen birçok türleri kullanılmıştır. Çuhadan yapılan bol kollu bu feracelere ‘biniş’ de denilmiştir. Önceleri saray ileri gelenlerinin de giydiği ferace, 1848 yılında Tanzimat’la birlikte değişiklikler geçirmeye başlamış ve ilim adamlarının giysisi olarak Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar kullanılmıştır. Gençlerin feracelerinin biçimleri biraz farklı olarak uygulanmaktaydı. Kolları kısa, yakası devrik, kol kenarları sırma harçla işli, önünde sadece süs olarak kalan kürk parçaları ile pardösü gibi bir statü anlamını taşıyordu.
Buna karşılık kadınların sokakta, ‘yaşmak’ la beraber giydikleri, çeşitli biçimlerdeki bir üst giyimin de adı feraceydi. Ferace, özellikle İstanbul’da ve büyük şehirlerde yaygın olarak kullanılmış ve II. Abdülhamit döneminden sonra yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Ama aslına bakılırsa, başı örten yaşmak, vücudu örten feraceden oluşan bu eski sokak giysisi yüzyıllar boyunca kullanılmıştır. Ferace de tasarım bakımından yaşmak gibi iki parçadan oluşmaktaydı. Bir parçası uzun kollu giysi olarak kabul edilebilir. Bunun boyun çevresi, önü, her dönemde değişen modaya uygun olarak şeritler, dantellerle işlenmiştir. İkinci parçası ise gerdan altında bir kavuşma noktasından omuzlara doğru açılan ve omuzları aşarak sırta kıvrılan ve yere kadar dökülüp inen, pelerin gibi giysiydi.
Feracenin giyim kuşam literatüründe üç ayrı elbise türünün adı olduğu görülür: Kadınların sokakta yaşmakla giydikleri üst elbisesi; ilim adamlarının giydikleri çok geniş ve bol, kolları yırtmaçlı bir çeşit cüppe, biniş; Mevlevilerin giydikleri uzun hırka. Bu üç kıyafetten en eskisi olan Mevlevi feracesi, Mevlana’nın anlattığı hikâyeye göre, iç sıkıntısına uğrayan bir sûfinin elbisesinin önünü yırtarak, ferahlamasıyla ortaya çıkan ve daha sonra ‘ferahlık’ anlamına gelen bu isimle anılmıştır