Kaftan, üste giyilen, kumaştan yapılan, uzun, süslü ve astarsız elbise, hilat. Üzerine cübbe giyilirdi. Kaftanlar cins ve nevilerine göre murabba, keçe, çuha gibi isimler alır. Kaftanların kıymetleri, renk, şerit ve düğmelerinden anlaşılırdı.
Kökenleri Orta Asya’ya kadar gidebilen kaftanlar Osmanlı giyim kuşamında temel giysi elemanı olarak öne çıkmaktadırlar. ‘T’ biçiminde bir kalıba sahip bu giysiler oldukça sade bir yapıdadırlar. Benzer form özelliğine sahip giysiler çok eski dönemlerden beri pek çok uygarlık tarafından kullanılmıştır. Ancak kaftan, Osmanlı kıyafetleri içinde, oldukça önem verilen ve itibar gören bir giysi olmuş ve Osmanlı denince ilk akla gelen terimlerden biri haline gelmiştir.
Kaftan denince ilk akla gelen giysiler, padişah kaftanları ve saray mensuplarına ait olanlardır. Ekseriyetle padişahlar tarafından giyilen bu elbisenin muhtelif isimleri vardır. Bunların tibyanı nafi denilen ve harpte zırhların üstüne giyilen içi pamukla doldurulmuş kalınca çeşitleri olduğu gibi, giyenlerin derecelerine göre hasülhas, kuşluk, ala, bala, elvan gibi isimler alanları da var olmuştur. Kaftan padişahlar tarafından giyildiği gibi, şehzadeler, vezirler, sadrazamlar ve diğer bazı yüksek saray ricali tarafından da giyilmiştir.
Astarlı kaftanlara ‘kapama’, kısa kollu üst kaftanına ‘salari’, yünlü kaftanlara ise ‘çekrek kapa’ deniyordu. Kısa cekete benzer üstlüklere de ‘çekrek’ denmiştir.
Kaftanlar değişik şekillerde sınıflandırılsalar da; kaftanlar iç ve dış olmak üzere iki türde dokunmuşlardır. İç kaftanlar, önden bele kadar düğmeli, etek kapalı, kollar dar ve uzun olup biraz bedene otururdu. Altına da şalvar giyilirdi. Dışa giyilenler ise genellikle merasim kıyafeti olup, önden tamamen açıktır. Bunlar telli çatma, seraser, kemha gibi değerli kumaşlardan yapılırdı. Biçim olarak diğerleriyle aynıydı. İç kaftanlarda aynı dış kaftanlar gibiydi. Fakat dış kaftanlarda, kol üzerinde omuzdan aşağıya kaftan boyu kadar “yen” denilen ikinci bir kol parçası sarkardı. Bu yenlerin sultanın görünüşüne ayrı bir görkem katması amacıyla yapılırdı. Bunun yanı sıra tarihi bir görevi de vardı. Bayram gibi çeşitli törenlerde “öpülmek”. Tanzimat döneminden sonra bu usul kalkmış, yen yerine taht saçağı öpülmeye başlanmıştır.
Hil’atlar Osmanlı saray hayatının vazgeçilmez parçasıydı. Bir şehzadenin ya da elçinin ziyareti, bir askeri seferin başlangıcı, veya saltanat ailesindeki bir kutlama, dini bayramların bir parçası olarak sunulurlardı. Genel memnuniyeti göstermek, bir hizmeti ödüllendirmek, yeni atamayı bildirmek ve yıllık maaşın bir bölümü olabilirlerdi. Bazı belgelerden bu giysilerin amaçsal farklılıklarını belirleyen isimleri olduğunu öğreniyoruz. Örneğin inam, hediye ve ödül için, alınan hediyeye karşılık anlamında; tasadduk, dini bağış anlamında; iydane ise büyük dini kutlamalarda verilen hediye anlamındaydı.
Osmanlı sultanları, giyim kuşama çok önem verir, lüks kumaşlardan dikilmiş kaftanlar giyerlerdi. Padişah ve şehzadelerin giysilerinde değerli kumaşlar kullanılırken, vezir ve diğer devlet adamlarında daha düşük kalitedeki kumaşlardan kaftan yapılırdı. Padişahların kaftanlarının özellikle seraser, çatma, kadife, atlas, kemha gibi kumaşlardan yapıldığı görülmektedir.
Çeşitli Kumaşlardan Yapılan Osmanlı Kaftanları
Kaftan ve entariler yüzyıllarca birlikte giyilmişlerdir. Entariler içte kalmakta, kaftanlar entarilerin üstüne giyilmektedir. Entariler herkes tarafından giyilirken kaftanlar özellikle, kamusal alana yönelik bir nevi üniforma görevi gören giysilerdir. Bu iki giysi kesim özellikleri açısından çok benzer ve bazen birbirleriyle karıştırılırlar. Entari üste giyilen iki tarafı yırtmaçlı, geniş kollu, iç etekliği uzun gömlek benzeri elbiseye denilmektedir.
Entariler, kaftanlarda kullanılan değerli Osmanlı ipekleri göz önüne alınırsa, hafif ipekli ve sade kumaşlardan daha yumuşak ve vücudu saran konforlu giysiler olarak yapılmışlardır. Etek boyu ayak bileklerine kadar, uzun kollu ve önden açık giysilerdir.
Kaftanlarda Dikiş ve Süsleme Teknikleri
Osmanlı kaftanlarının genel formu değişikliğe uğramamış, daha çok yaka, kol, kapama gibi giysi detaylarındaki değişimlerle farklılık yaratılmaya çalışılmıştır.
Kaftan yaka çeşitlerini incelendiğinde daha çok yuvarlak kesimli biye çalışması yapılmış sıfır yaka, küçük dik yaka ve yüksek dik yakanın kullanıldığı görülmektedir.
Kaftanları kol çeşidine göre uzun ve kısa kollu olarak sınıflandırmak mümkündür. Kısa kollu kaftanlarda ön kol oyuntusu kullanılmaktadır. Bu oyuntulardan arka kola ait renkli astar kumaşlar görünmekte, bu kaftana görsel bir zenginlik kazandırmaktadır.
Kaftanlarda ilik ve torba cep olmak üzere iki çeşit cep kullanımı mevcuttur.
Osmanlı ipekli dokumalarıyla giysiler dikildiğinde, uygun renklerde başka kumaşlarla süslenirlerdi (dar dokuma). İç kaftanların önleri, her iki yanda karşılıklı olarak yer alan ince kumaş şeritlerle kapanırdı. Sağ taraftaki şeritler ilmeklerle, sol taraftakiler ise düğmelerle sonlandırılırdı. Bu tür kapanışlara çaprast denir.
Kaftanların kapama çeşitleri incelendiğinde, çaprast ile kapama ve ilmek birit ve düğme ile kapama kullanıldığı görülmektedir.
Osmanlı Saray kaftanlarının saray terzileri tarafından büyük bir sabır ve titizlikle dikildiği bilinmektedir. TSM Padişah Giysileri Arşivi’nde incelenen kaftanlarda, düz el dikişi, oyulgama, iğne ardı dikişi, kenar dikişi, ara dikiş, çapraz ara dikiş, sürfile dikişi, ince düz el dikişi, düz teğel gibi çeşitli el dikiş tekniklerinin kullanıldığına rastlanmışır. Dikiş ipliği olarak ipek ve pamuk iplik kullanıldığı görülmüştür. Kaftanlarının yapımında kullanılan bu dikiş teknikleri, temel kalıp parçalarının birbirine birleştirilmesi, astarlanmasına yönelik tüm dikişleri kapsadığı gibi, kaftanı desenlendirmek ve süslemek amacıyla yapılan dikişleri de içinde barındırmaktadır.
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ
TEKSTİL TASARIMI ANABİLİM DALI
Hazırlayan: Semiha KARTAL
Danışman: Prof. Dr. Banu Hatice GÜRCÜM
YÜKSEK LİSANS TEZİ
OCAK 2019