OSMANLI SARAY VE HALK KÜLTÜRÜNDE GİYİM KUŞAM

osmanli giyim kusam 1 min
Tarafından | 28 Kasım 2021

Osmanlı kültürü, özellikle Saray teşkilatlanmasında görevlilere konumlarını ve görevlerini belirtecek şekilde giydirmeye özel önem verilmesi, saray da ve saray dışı teşkilatlanmalarında kıyafet, kostüm, kavuk, başlık, kaftan, aksesuar, serpuş ve diğer unsurların görev ve memuriyet mertebelerini gösteren üniformalar olarak seçilmesi sebebiyle muazzam bir giysi, model, biçim, stil, aksesuar zenginliği oluşturmuştur.


Osmanlı kıyafetlerinin en önemli genel özelliği bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalarıydı. Kadınlar şalvar, hırka, gömlek, entari; erkekler şalvar ve çarık giyerlerdi. Her meslek grubunun kendine ait bir kıyafeti bulunuyordu. İmparatorluk her türlü   Sanat ve Zanaatta olduğu gibi giyim kuşamda da 16. yüzyılda en yüksek düzeyine ulaşmıştı.

16.Murat’la beraber, sistemli bir şekilde belirmeye başlayan devlet erkanı, Yeniçeri Ağası, Haseki, Ortabaşı, Çorbacı, Ulufeci, Sipahi, Akıncı, Vezir, Kaptan-ı Derya, Katip, Şeyhülislam, Bostancıbaşı, vb. birçok kademede kendini göstermiş, prosedür gereği giyinmişlerdir.

osmanlı kıyafet

Osmanlılarda 16. Yüzyılda erkekler çeşitli renkte sırma kumaştan üretilen elbiselerin kolları bileklere kadar dar ve uzun, içten ilik ve düğme ile kapatılmıştır. Elbisenin üzerine genelde  Kaftan giyilmiştir. Padişah Yıldırım Han zamanında asker bölüklerinin tanınmalarında hataya sebep olduğundan elbiselerinin çeşit çeşit yapılması uygulamasına gidildi. Padişah sipahilerine ve saray görevlilerine özel beyaz külah giydirilirdi. Devletin ve sarayın ileri gelenlerine, bunların adamlarına kırmızı börk giymeleri uygun bulundu. Fatih Sultan Mehmet  zamanında ise beyaz sarık sarmak yaygınlaştırıldı. Giyilen börklere çeşitli sırma nakışlarla süslenerek yeniçeriye has bir başlık haline getirildi.

Üsküf ise yeniçeri bölükbaşları arasında kullanılmakla beraber Sultan Murat zamanında ince Altın  işlemelerle süslenerek yüksek makam sahiplerinin giyimi oldu. Bunların yanı sıra Osmanlının daha sonraki dönemlerinde, dar uzun kollu ve dizlere kadar uzun boylu elbiseler gözde tutulmuştur. Elbisenin bele kadar olan kısmı düğmelerle kapatılırken, bel kısmına uygun şekilde kemer takılmıştır. Alt giysi olan bu elbisenin üzerine, kısmı açık ve kısa, arkası uzun, kolları dirsekte olan üstlük giyilmiştir. Sarığın külahın  üzerine sarılmasıyla beraber tüylü sorguçlar takınırlardı.

osmanlı

Halkın giyim biçiminden, farklı giyinen padişah, hanedan ile Saray mensuplarının elbiseleri için özel olarak dokutulan kumaşlara “saray kumaşları” denirdi. Bu gruba şüphesiz Osmanlı Sarayları’nın tefrişi için dokutturulan kumaşları da katmak gerekir. Saray kumaşlarına benzer ürünlere halk için çalışan diğer atölye imalatında rastlansa bile, Saray’a ait kumaşlar gerek süsleri gerekse kullanılan malzemenin zenginliği ile diğerlerinden üstün olurdu. Padişah ve saraylı tüm giysilerinin belli kurallara bağlı olması nedeniyle, özellikle Padişah’ın günlük kıyafetlerinde, tören elbiselerinde kumaş cinsine ve desenlerine büyük titizlik gösterilmesi saray tezgâhlarının gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

osmanli giyim kusam 3 min

Görkemli giyecekler kemha (brokar), kadife, çatma (bir kadife türü), seraser (altın ve gümüş alaşımlı telle dokunmuş ipekli kumaş), diba, atlas, canfes, tafta, vala, çuha, sof ve şal gibi kumaşlarla oluşturulurdu. Topkapı Sarayı ‘nın sayıları 1550’yi bulan giyim-kuşam koleksiyonu ölen padişahın üzerinden çıkan ve sahip olduğu diğer giysilerinin saklanmasıyla oluştu.

15. yüzyıldan itibaren Bursa kenti, İran’dan ithal edilen ham İpeğin  ticaret ve sanayi merkezi olmuştur. İpek ticareti hazineye büyük gelir sağladığı için devlet kontrolünde gelişmesi sağlanmış; 1587 tarihinden itibaren Bursa’da koza üretimine başlanmış ve kozacılık teşvik edilmiştir. Dokumada kullanılan altın ve gümüş tel devlet simkeşhanelerinde çekilir, kumaşlar damgalanarak satışa çıkarılmasına izin verilirdi. Kıymetli madenlerin israfını önlemek için seraser, zerbaft gibi kumaşlar saraya ait tezgâhlarda belli miktarda dokunmaktaydı. Dönemin modasına uygun kumaş desenleri saray nakkaş hanesinde tasarlandığından, desen ve kompozisyonlarda Osmanlı sanatının üslup bütünlüğü tekrarlanmıştır.

osmanli kiyafetleri min

Fatih Sultan Mehmet ‘in ölümünden sonra ölen sultanların giysilerini bohçalayarak saklama geleneği 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına Osmanlı kıyafet geleneği hakkındaki bilgileri izlememize olanak sağlamıştır.

Saray kıyafetleri ve mefruşat için kullanılan kumaşlar saray bünyesindeki atölyelerde hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenlere göre dokunurdu. Bu atölyeler yeterli olmadığı zamansa İstanbul ve Bursa’daki diğer atölyelere sipariş verilirdi. İpekliler devlet tarafından kontrol altında tutulur, çözgü tellerinin sayısından boyasına dek her detayın esaslarına uygunluğuna bakılırdı.

İmparatorluğun muhtelif şehirleri, kendilerine göre, değişik dokumalarıyla ün yapmışlardı. Bursa ipekli ve kadife kumaşlarıyla, İstanbul Saray için dokuduğu lüks kumaşları ve “diba” adı verilen atlas kumaşlarıyla, Batı Anadolu’da Bergama, Soma, Denizli  pamuklu dokumalarıyla, Ankara “sof” adı verilen yünlüleriyle, Sakız adası yine atlas kumaşlarıyla, Amasya “benek” adı verilen desenli kumaşlarıyla tanınmıştı. Bursa, sonraları Rumeli ve Arnavutluk’ta koza üretimi gelişmeye başlamıştır. Böylece ithal ipek ile dokumacılık XIV. yy’ın sonunda başlamış, XV. yy gelişmesini sürdürmüş ve XVI. yy da doruğa ulaşmıştır. Örneğin, 1500’li yıllarda Bursa’da 1000 kadar dokuma tezgâhı vardı.

osmanli kiyafetleri 4 min

16. Yüzyıl  ikinci yarısından itibaren kemha ve seraser kumaşları rağbet görmeye başlar. Çatma dokunuş tekniği açısından kadifenin bir çeşididir. Genellikle zemin kadife, desen gümüş klaptanla, ya da tam tersi klaptan zemin üzerine desen kadife ile dokunmuştur. Döşemelik ve kaftan yapımında kullanılan çatma kumaşların yanı sıra, özellikle dar uçları nişli bordürlü yastık yüzleri çok revaç bulmuştur Kıymetli malzemeden yapılmış başlıca kaftanlık kumaşlar kemha, seraser ve zerbafttır. Kemha’nın çözgüsü ve atkısı ipek, deseni oluşturan takviye atkıları ipek ve gümüş ya da altın klaptandır. Seraser’in çözgüsü ipek, atkısı gümüş veya Altın teldir. Osmanlı kumaşları arasında en değerli olan zerbaft ise bazı motifleri altın telle dokunan bir brokar türüdür. Özellikle sırma ve simle dokunan ve “seraser” denilen kumaşı, “çatma” denilen kadifeleri, “kemha” isimli ipekli ve “serenk” adındaki düz kumaşları dokuyan İstanbul atölyelerinin iplik ihtiyacı Bursa’dan karşılanmaktaydı.

17 Yüzyıldan itibaren dokumaların kalitesi azalmış, ekonomik durum bozulmaya başlayınca kıymetli madenlerin kullanımı yasaklanmıştır. Kemha, seraser ve kadife kumaşlarının yerini 18.yüzyılla birlikte ipek kumaşlar almaya başlamıştır.

İlk zamanlar sade olan Padişah Giysileri sonradan daha albenili olmuştur.İçi kürklü, dışı seraser, atlas, gezi gibi değerli kumaşlardan yapılan uzun kollu (yen), önden açık , kıymetli taşlarla süslü , düğmeli ve yanları yırtmaçlı “kapaniçe” isimli kaftanlar içe ve dışa giyilmek üzere iki cinstir.Dışa giyilenler “Merasim Kaftanları”dır.Bunlar altın telli çatma veya seraserden yapılmış olup kol üzerinden, omuzdan aşağıya kaftan boyu kadar ikinci bir kol (yen) taşımaktadır. Yenin görünüşe ihtişam katmak ve Osmanlı İmparatorluğu merasim usulüne göre bayramlarda ve culûslarda öpülmek gibi tarihî bir rolü vardı. Tanzimat (1839)’tan sonra bu adet kalkmış ve taht saçağı öpülmeye başlanmıştır.

osmanli kiyafetleri 3 min

17 Yüzyıl  ve öncelerinde sokak giyimlerinin en eskisi feraceydi. Ferace, önü açık, beden olarak bol, dizlere veya topuklara kadar uzun, döneme göre değişen yakası, yanlarında dikey yırtmaç cepli, sokağa çıkarken giyilen, sokak giysisidir. Ev içerisinde ise pamuklu, cübbe denilen mintanlar kullanılırdı. Kadınların yeşil, mor, siyah, kırmızı, beyaz renkleri tercih ettikleri peçe veya perperi denilen yüz örtüsü taktıkları, önlük, şalvar, cepken giydikleri bilinmektedir. Ayaklarına edik denilen pabuçlar takıp, sarı çizmeler giydikleri anlaşılır. Dönem modasını yansıtan çok pahalı kumaşlardan yapılan gelinlikler, gösterişli ve süslüydü. Saray, hanedanlık rengi olarak kırmızı rengi benimserken, halk kırmızının yanı sıra mor, mavi, pembe gibi canlı renkleri tercih ediyordu. 1870’lerden sonra Batı etkisiyle daha açık renkte gelinlikler giyilmeye başlandı. Osmanlı devrine ait kadın giyimi ve gelinliği, yaşanılan hayat tarzına paralel saray, şehir ve kırsal kesim gibi grupların kendilerine özgü kuralları, gelenek ve göreneklerine göre kullanılan değişik boya, dokuma, işleme ve modellerle zenginleşti. Kına gecesinde ve gerdek günü için farklı kıyafetler, gerdek ertesinde ise, ‘paçalık’ tabir edilen bir kıyafet giyilirdi.

Kadınların başlıca giyim eşyaları; şalvar, hırka, gömlek, entari ve kaftanlardı. Şalvarla giyilen entariler, Türk kadın giyiminin en eski örneklerini teşkil eder. Peşli entari, belden aşağı doğru etek kısımları genişletilerek biçimlenir. 18. yüzyıl başlarından itibaren bu entarilerin yaka açıklığı, kol kesimi, etek boyu, elbisenin bedene oturması gibi model değişiklikleri, 19. yüzyıl ortalarına kadar etkili oldu. Entarilerin dört peşli, dolama, topuk döven, kumru yaka, hâkim yaka, çantalı, kutu içi gibi değişik adlarla anılanları vardı. Entariler; umumiyetle kadifeden yapılmış, baştan geçmeli, beden kısmı vücuda göre olan uzun giysilerdir.

19. yüzyılın başlarında çoğunlukla mor ve bordo kadifeden yapılan, üzerine dival işi tekniğinde sırma ile çeşitli bitki motifleri işlenen ve “bindallı” adı verilen elbiseler, gelinlik ve tören kıyafeti olarak tercih edildi. Kırsal kesimde, aynı tarz işleme ve kumaşlar kullanılarak şalvar, ceket olarak giyilirdi. Entari üzerine hırka entari üzerine hırka, ceket, cepken ve kaftan giyilirdi. 18. yy dan itibaren Entari, kaftan ve şalvarların yerini etek ve bluzlar almaya başlamıştır.

Türk kumaşları kadifeleri incelenince; renk ahenginin hayret edilecek kadar güzel olduğu görülür. Bilhassa XVI.-XVII. yüzyılların Türk kumaşlarındaki renk varyasyon ve nüanslarını diğer milletlerin kumaşlarında görmek imkansızdır.
Türk kumaş desenleri XIV. yüzyılda oldukça büyük motifli az fakat çok canlı renklerdir. İri kozalak çınar yaprağı nar motifleri bu yüzyılın karakteristik özelliğini taşır.

osmanli giyim kusam 4 min

OSMANLILARIN KULLANDIĞI KUMAŞLAR

ATLAS

atlas saten kumasİnce ipekten sık dokunmuş, düz renkte, sert ve parlak bir kumaştır. Genellikle kırmızı renkte dokunurdu. Atlas, tel adedine ve dokunuşuna göre kıymetlenen bir kumaştır. Padişahlara mahsus giyim eşyaları arasında atlastan kaftanlar dikkati çekecek çoğunluktadır.

ÇATMA

catma kadife kumasDokunuşu itibarıyla kadifenin bir cinsi olan ve Fransızlar’ın “velours à double hauteur” dedikleri çatmanın kadifeden farkı, zemine nisbetle çiçeklerinin veya süslemesinin havının daha yüksek olmasındadır. Çatma dokunuş tekniği açısından kadifenin bir çeşididir. Genellikle zemin kadife, desen gümüş klaptanla, ya da tam tersi klaptan zemin üzerine desen kadife ile dokunmuştur.

SERASER

seraser kumas giysilerÇözgüsünde ipek, atkısında altın alaşımlı gümüş veya doğrudan doğruya gümüş tel kullanılarak dokunan kumaştır. Osmanlı’nın en itibarlı kumaşı seraserdir. En iyi cinslerinin İstanbul’da, Saray’a bağlı tezgâhlarda, serasercibaşının nezaretinde dokunduğu ve “İstanbul Seraseri” adıyla anıldığı bilinmektedir. Seraser dokuyan tezgâhlar daima kontrol altında bulundurulur; çok revaçta bir kumaş olduğundan zamanla artan tezgâhlar tahdit edilir ve kumaşlara hazine damgası vurulurdu. Osmanlı teşrifat düzeninde kimlerin seraser kumaş giyebilecekleri bile yazılıdır. Düz seraser ve müzehhep olmak üzere iki türü vardı.

ZERBAFT

turk rokoko motifSeraser kumaş yapım tekniği ile yapılan, altın ve gümüş tellerle dokunan, damga ve izin ile satılan bir seraser kumaş türüdür. Bazı motifleri altın telle dokunan bir brokar türüdür.

SERENK

serenk kumas giysilerXV. yüzyılın ikinci yarısından sonra görülen ve ipekle dokunmuş bu kumaşın motiflerinde sırma ve tel yerine sarı ipek kullanılmıştır. Genellikle zemini güvez renk ve kendinden desenli olup üç renkli dokunmuştur. Çiçeklerindeki verevine çizgiler kumaşa işlenmiş hissini vermektedir. Çiçekli olanına “serenk”, beneklisine “şahbenek”, düz olanına ise “sade serenk” denir.

SELİMİYE

selimiye catma kumasÇözgü ve atkısı ipekten olup umumiyetle boyuna yollu ve küçük çiçeklidir. XVIII. yüzyıldan sonra dokunmaya başlayan ve Üsküdar’da Ayazma Camii civarındaki tezgâhlarda imal edilen bu kumaşa Selimiye adı verilmesi, III. Selim devrinde o semtte Selimiye Kışlası’nın yapılışına tekabül etmektedir.

KEMHA

kemha kumasÇözgüsü ve atkısı ipek, üzeri hafif tüylü bir kumaştır. Genellikle döşemelik olarak kullanılan kemha dokunduğu yere göre adlandırılırdı. İstanbul Kemhası, Bursa Kemhası gibi. Avrupa’dan getirilenlere kemha-i frengî denirdi.

GEZİ

gezi kumasÇözgüsü ipek, atkısı ipek karışığı iplikle sık dokunmuş hareli bir kumaştır. Çözgüye nazaran atkısı birkaç kat ipek ve iplikle karışık ve bir arada dokunduğundan atkılar, ince çözgüler arasında kalın olarak fark edilmektedir. Kumaşın haresi, dokuma işleminden sonra iki kızgın silindir arasında ezmek ve sürtmek suretiyle elde edilir. XVI. yüzyıldan itibaren görülen “gezi”den padişahlara dış kaftanları yapılmıştır.

ÇUHA

cuha kumasÇözgü ve atkısı yün yapağıdan eğrilmiş iplikten, havlı ve düz renkte, sade, tok bir kumaştır. XV. yüzyıl ortalarından itibaren en iyi cinsinin, Selanik fethedilinceye kadar Eğin’de dokunduğunu ve bunlardan padişahlara ve şehzadelerine giyim eşyası yapıldığını muhtelif kaynaklardan öğrenmekteyiz.

HATAÎ

hatai desen kumasİpek ve klaptanla dokunmuş sert bir kumaş türüdür. Çözgüsü ham ipekten olup kumaşa istenilen sertlik bununla verilmiştir. Atkısı ise bükümlü iki ipek telli ve bir klaptanlıdır. XVI. yüzyılın ikinci yarısından sonra rastlanan bu kumaştan genelde padişahlara dış kaftanı yapılmıştır.

KADİFE

kadife islemeli kumasÇözgüsü ve atkısı ipekten olan havlı bir kumaştır. Atkısında klaptan* bulunanına “telli kadife” denir. Türk kumaşları arasında kadifeye XV. yüzyıl ortalarından evvel rastlanmaz. Esasen bu zamana kadar dışarıdan ithal edilen ipekle çalışılmaktaydı.

SOF

sof kumas elbiseTiftik yapağısından ince bükülmüş iplikle dokunan düz kumaşa “ham” veya “sof” denir. Dokunan kumaş yıkanıp fırınlandıktan sonra kullanılmıştır. Kumaştaki parlaklık fırınlama ile elde edilmekteydi. Beyaz, siyah ve kırmızı renkleri en çok aranan türleri olup diğer renkleri de mevcuttu.

OSMANLI SARAY VE HALK KÜLTÜRÜNDE GİYİM KUŞAM” için 1 görüş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir