OSMANLI GÜNDELİK HAYATTA KADIN GİYSİSİ

Osmanlı erkek kıyafetleri
Tarafından | 16 Ocak 2022

Osmanlı Gündelik Hayatta Kadın Giyimi

Osmanlı kadınların giyim kuşamıyla ilgili bilgilere birinci elden kaynak olarak minyatürler, seyahatnameler ve Topkapı Sarayı Müzesi arşivindeki kaynaklardan ulaşmak durumundayız. Elimizde genelde kadın giyim kuşamıyla ilgili somut olarak dönemin giysileri ve eşyaları pek bulunmamaktadır ve bunun sebebi ise Osmanlı kültüründe kadın giyim kuşamıyla ilgili eşyaların saklanması gibi bir geleneğinin bulunmasıdır. Fakat döneme ışık tutan çok miktarda minyatürler vardır ve bu minyatürlerden elde edinilen pek çok bilgi göze çarpmaktadır.

osmanli kiyafetleri

Sebahat Bağbars Osmanlı dönemi kadın kıyafetlerinin günümüze ulaşmama sebebini şu şekilde açıklamıştır. “ Bunun nedeni saray kadınlarının durumunun sadece Topkapı Sarayı’na bağlı olması: Küçük bir kız geliyor, yetişiyor. Bazılarını ‘çırak’ çıkartıp gönderiyorlar. Yani bir koca bulunuyor ve çeyizi de verilip gönderiliyor. Bir kısım da padişah için hazırlanıyor; bunlar ‘gözde’ oluyorlar. Çocuk doğurunca, statü değişiyor. Padişah ölünce de haremdeki bütün kadınlar toplanıyor ve hepsi Eski Saray’a gönderiliyor. Elbette bunlar yanlarında bütün mallarını da alıp götürüyorlar. Yeni padişah annesiyle geliyor. Haremin patronu ‘valide sultan’ Onunda kendine kurduğu haremi var.  Anlayacağınız, o nadide elbiselerin bu zamana kalmaması çok doğal”.

17 yy hotoz

Şekil 43. 17. Yüzyıl Hotoz Örneği

17. yüzyılda gündelik hayatta kadınlar ferace ve yaşmak kullanarak dışarıya çıkıyorlardı. Başlıklarda kullanılan hotozların biçimlerinde farklılıklar vardır. 14 ve 15. yüzyıllarda fes biçiminde kullanılan hotozlar yerini üst bölümü geniş alt bölümü daha dar veya tam tersi üstü dar altı geniş külah şeklinde yüksek hotozlara bırakmıştır.

17yy kadin basliklari

Şekil 44. Kadın başlıkları 17. Yüzyıl

Hollandalı gezgin Corneille Le Bruyn 1678 yılında Türkiye’ye gelip Osmanlı ile ilgili yaptığı gözlemleri anlatan seyahatnamesinde kadınların başlıklarına da yer vermiştir. Osmanlı Kadın giysisi kitabının yazarı Sevgi Gürtuna’nın kitabında 1678 yılında Hollandalı gezgin Corneille Le Bruyn seyahatnamesinde kadınların başlıkları ile ilgili konulara şöyle değinmiştir:

Özellikle hanımlar, süsleme biçimlerinde kendilerine özgü bir yücelik ve ihtişama sahiptirler. Tarpous’ları başlarına, çeşitli renklerden olan ve altın ile gümüş kakmalı çok sayıda mendille tutturulmuştur, bunların arasında herkes olanaklarına göre her cins değerli taş takmaktadır. Bunun dışında süslemeye çeşitli çiçekler de eklenmektedir. Bu baş örtünme biçimi öyle bir tasarlanmış, bunu günlerce bozmadan takıp çıkarmak mümkündür. Bu hotoz ağır olduğundan bazen taşımak sıkıntı verebilir.

1639 yılında İstanbul’da bulunan ve 17. yüzyıl gezginleri arasında İstanbul kenti saray adetleri hakkında en iyi bilgiyi verdiği söylenen Fransız Du Loir, kadınlarla ilgili şunları yazar: “Kadınlar dışarı çıktıklarında erkeklerde olduğu gibi, manto yerine geçen ikinci bir giysi giyerler: bunun yenleri o kadar uzundur ki, yalnızca parmak uçları gözükmektedir. Sokakta bu giysinin bir yanını tutarak ön taraftan diğeriyle kavuştururlar. Saçları başlarını alınlarına kadar örten beyaz bir kumaşın altında saklıdır; alttan gelen başka bir kumaşsa, yalnızca yaşlı kadınların açıkta bırakmaya haklarının olduğu burnu örter. Genç kadınların gözlerini bile gösterme özgürlükleri yoktur ve at kılından yapılmış siyah bir peçe takarlar.

17yy yasmakli kadin

Şekil 45. 17. Yüzyıl Yaşmaklı Bir Kadın

Şekil 45’de üzerinde tarihi bulunan ilk yaşmak örneği 1680 tarihli albümüne ait Silvestre’in bu resmidir. Yaşmağı yukarısına gelen hotozun üstünü ince bir tülbent örtmektedir. Yaşmağın süslü kenarı yaka gibi arkaya sarkmış ön kısmı da ağzı kapayacak kadar yüzün alt kısmını örtmektedir. Ferace bele kadar sık düğmeli belden aşağısı düğmesizdir. Feracenin önünden içindeki kırmızı desenli elbisesi gözükmektedir. Ayakkabıları sarı renkte bu Müslüman bir hanım olduğunu göstermektedir.

17yy sokak giysileriyle turk kadini

Şekil 46. Sokak Giysileriyle Türk Kadını 17. Yüzyıl

Şekil 46’da Recueil de divers portraits des principales dames de la Porte du Grand Turc adıyla 1648 yılında yayımlanan kitabındaki 7. Gravürde sokak giysileriyle bir Türk kadını betimlenmiştir. İstanbul manzarasını arkaya alarak çizilen bu portrede, İstanbul’a olan hayranlıklarını belirtmiş olduğu görülmektedir.

17yy ata binmis turk kadini

Şekil 47. 17. Yüzyıl Ata Binmiş Türk Kadını

Şekil 47’de görülen aynı ressamın bir başka gravüründe ise diğer yabancı gezginlerin söylediğinin aksine ata yan oturarak binmiş ve giydiği kıyafette göğsüne kadar açık bir şekilde giysi giymiş, üzerinde Türk kadınlarının kıyafetlerine uyabilecek tek şey başındaki hotoz olabilecek bir kadın çizilmiştir .

Osmanlı kadınlarının giyimi 18. yüzyıla kadar genel olarak aynı şekilde devam etmiş, kadın giyiminde bir model farklılığına rastlanmamıştır. Fakat kıyafetler için kullanılan kumaşların kalitesi dönem dönem değişmiştir aynı şekilde kullanılan aksesuarlar ve takılarda da değişiklikler olmuştur. Kadınlar evlerinde süslü ve gösterişli giyinirken dışarıda tam tersi sade ve her taraflarını örten giysiler giyerlerdi.

17yy cesme saka

Şekil 48. Çeşme ve Saka 17. Yüzyıl

Şekil 48’de yer alan Alman Türkolog Franz Teaschner, 1914 yılında müzayeden satın aldığı, 55 renkli resimden oluşan albümü Sakalar Osmanlı’da su taşımakla görevli, yeniçerilerin su gereksinimini karşılamak için çalışan kişilerdi. Aynı zamanda Osmanlı’da mahallelere de su taşıma görevleri vardı. Yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla saka ocağı ortadan kalkmıştır. Osmanlı çeşme mimarisinin bir örneği görülmekte, elinde su güğümüyle birlikte su doldurmaya gelen kadın üzerine ferace ve hotozunun üzerine başladığı yaşmağı görülmektedir.

17yy hamama giden kadin

Şekil 49. Hamama Giden Kadın 17. Yüzyıl

Sayfa 81 şekil 49’da yardımcısıyla hamama giden kadın görmekteyiz. Hotozunun şekli yine dönemin özelliği olan yüksek ve gösterişlidir. Sayfa 81 şekil 48’deki çeşme ve saka görselinde çeşme başında bekleyen kadının daha yakından görünen hali gibi iki kadında da kıyafetlerin şekilsel sıralaması aynı özelliktedir. İki kadının giyimi arasındaki farklar kumaş kullanımı, aksesuarlar ve hotozun yüksek olmasından kaynaklıdır. İki kadınında hotozunun üzerinden sarkıttığı yaşmağını örtüş şekliyle sadece gözleri gözükmektedir. Üzerine giydiği dış giysisinden iç giysileri gözükmektedir. Hamam bohçasını taşıyan yardımcısının giyimi özensizdir.

Tarihçi Cemal Kafadar’a göre:”Zengin ve fakir ya da saray ve halk kadınları arasında kumaşın kalitesi dışında model ve giysi çeşitliliği söz konusu değildir.

17yy baskentli hanim

Şekil 50. 17. Yüzyıl Başkentli Hanım

Sayfa 83 şekil 50’de Osmanlı’nın şehirli ve zengin bir kadını klasik Osmanlı üslubuna uygun sokak giyimine örnek olarak görülmektedir. Bekindeki kemeri mücevherlerle süslü olduğu görülmektedir. İçinde bürümcük gömlek üzerindeki yeşil dış giysisi ve altındaki şalvarı görülmektedir.

Kadınların iç giysileri şalvar, entari, cepken gibi giysilerden oluşurdu ve bu giysiler evde giyilirdi. Dış giysi olarak ayrıca giydikleri kıyafetler ferace ve yaşmaktır.

17.yüzyıl Osmanlı kadınların ev giysilerine bakacak olursak geleneksel halini korumakla beraber yerli ve yabancı kişilerin resim ile yazılı kaynaklara bakıldığında varlıklı kadınların süslü giyimleri de devam etmektedir.

17yy ev giysileriyle bir kadin

Şekil 51. Ev Giysileriyle Bir Kadın 17. Yüzyıl

Sayfa 84’de şekil 51’de desenli şalvarının üzerinden kırmızı hırkası gözükmekte ve üzerindeki kahverengi entarisi devrik ince yakalıdır. Sağ eliyle tuttuğu yemenisini sol omzundan dolanmıştır. Nergis çiçekleri arasından betimlenmiş hanımın soylu kesimden olduğunu göstermektedir.

17yy ev giysileriyle bir kadin1

Şekil 52. Ev Kıyafetleriyle Kibar Bir Hanım 17. Yüzyıl

Şekil 52’de Fransız ressam Silvestre albümünden alınan resimde başında sırma işlemeli bir yemeni, alnında geniş ve etrafı inci kakma bir tüylük üstüne beyaz bir sorguç var. Kadife kaplı kakım kürkü omuzlarına bırakmış. İpek entarisinin üstüne geniş yakalı, önü sık düğmeli bir camadan giymiş. Murassa kemeri berinden aşağı sarkıyor.

Yazar Sevgi Gürtuna’nın kitabında: “1699 yılında gelen Fransız gezgin Aubry De La Motraye söylediğine göre kadınların evlerinde değerli mücevherler kullandıklarını, feracelerinin içindeki giysiler bütün parlaklığıyla ortaya çıktığını, elbiselerinde kullandıkları değerli taşları incileri, yakutları gördüğünü söylemektedir” diye geçmektedir.

la montraye harem

Şekil 53. La Motraye’ın 1727 Yılındaki Seyahatnamesinde Kadınlar Haremde (Ressam William Hogarth Kompozisyon Etmiştir.)

17yy kadin toplantisi

Şekil 55. 17. Yüzyılda Çarşı Ressamlarınca Yapılmış İtalya’daki Albümde Bulunan, Bir Kadın
Toplantısında Çengiler, Kadın Çalgıcılar.

Sayfa 88 şekil 55’de örneği görülen 17. yüzyılda İstanbul’da kendilerine “çarşı ressamları” denilen sanatçıların başlattıkları halk resim geleneği yaygın bir hale gelir. Ismarlanan konularda resim yapan bu kişiler, profesyonel ressamlardı ve müşterileri genellikle yabancıdır. Bu nedenle yapılan resimler yurt dışındaki müzelere ve koleksiyonlara dağıtılmış durumdadır. Aynı yüzyılda yapılarak değişiklik ülkelere dağıtılmış çeşitli albümlerde yer alan çarşı ressamlarının eserlerinde birbirlerine benzerlikler vardır. Bu benzerlikler aynı ortamda çalışmış ressamların birbirlerinden esinlendiklerini göstermektedir.

17yy genc hanimlar

Şekil 56. İstanbullu Genç Hanım 17. Yüzyıl

Sayfa 89’de şekil 56’da yine bir çarşı ressamının çizdiği farklı bir örmek, Gabrieli’nin kitabında topladığı çarşı ressamlarına ait gravürler farklı ülkelerin müzelerinde mevcuttur.

1641 yılında İstanbul’a gelen Fransız ressam La Chapelle, kitabında, Yahudi, Rum ve Ermeni resimlerine yer verilir.

La Chapelle kitabında Ermeni, Rum, Yahudi kadınlarının resimlerine yer vermiştir. Bu resimlerden gayri Müslim kadın halkın giyim kuşamı hakkında bilgi edinmekteyiz.

Lady Montagu ve Jen-Antoine Guer 18. Yüzyıl’da Osmanlı’ya gelen yabancı iki seyyahtır ve kadınların dışarıya çıkarken başlarını, yüzlerini örttükleri hakkında aynı bilgileri vermişlerdir, aynı zamanda üstlerine ferace giydiklerini de söylemişlerdir. 18. yüzyılda bazı gezgin ve seyyahlar birbirleriyle ortak fikirde oldukları kaynaklar varken, oryantalist düşüncelerle Osmanlı giyim kuşamı hakkında bilgiler veren ve resimler yapan seyyahlar da vardır.

18yy feraceli kadin

Şekil 61. Feraceli Kadın 18. Yüzyıl

Minyatür sanatçısı Levni’nin 1720-1725’e tarihlenen albümünde 46 minyatür vardır. Dönemin giyim kuşamıyla ilgili bilgileri bu minyatürlerden de öğrenmekteyiz. Sayfa 96 şekil 61’deki minyatürde III. Ahmet dönemi ünlü minyatürcüsü Levni’nin bu minyatüründe dönemin kadınlarının gösterişli yaşamlarının kıyafetlere olan yansımaları gözükmektedir. Batılılaşma etkilerinin hissedildiği görüldüğü üzere, üzerine giydiği feracenin gösterişli olması ve modelinin farklılığı görülmekte, feracenin kollarından ve etek uçlarından içine giydiği entarisi gözükmektedir. İnce yaşmağının kenarlarındaki sırma işlemeyi görmekteyiz. Aynı zamanda kafasında siyah bir peçeyi göz hizasına kadar indirmiştir.

18yy feraceli kadin1

Şekil 62. Feraceli Kadın 18. Yüzyıl

Sayfa 97 şekil 62’deki minyatürde kadın diğerine göre daha süslü bir görüntüye sahiptir. Koyu bej rengi feracesinin altındaki desenli kiremit rengi entarisi gözükmektedir. Feracesinin kollarından içindeki hırkası sarkmaktadır. İnce kumaşlı yaşmağı üç parçadan oluşmaktadır. Birinci parça kaşlarına kadar inen parçadır. İkinci parça ağzını örtmektedir. Üçüncü parça oldukça geniş bağlanmıştır ve kenarları sırma işlemelidir. Boyun kısmını açıkta bırakacak şekilde bağlanmış yaşmağından kolyesi gözükmektedir. Kolundaki bileziği de dikkat çekici diğer bir parçadır. Ayakkabılarının sarı renkte olması Müslüman bir hanım olduğunu göstermektedir. Lale devrindeki sokak giyim tarzını bu minyatürde görmekteyiz.

Şekil 62’deki kadının giyim tarzına benzer şekillerdeki baş bağlama şekilleri, boyun bölgesini açıkta bırakan, ince yaşmakların kullanıldığı giyimler sarayda rahatsızlık yaratmıştır ve kadınlar eski giyim tarzlarına dönmeleri için saraydan uyarı almışlardır. 1734 yılında padişah tarafından kadınlara gönderilen hüküm de kadınların gayrimüslim kadınlar gibi büyük hotozlar takmamalarını ferace yakalarını açarak sokağa çıkmamaları hatırlatılmıştır124 . 1751 yılında padişah tarafından hassa bostancıbaşıya kadınlar için gönderilen başka bir hükümdeyse; baharın gelmesiyle kadınların bazılarının gezme bahanesiyle arabayla gezdikleri gittikleri yerlerde açık saçık dolaştıkları çeşitli rezaletler çıkardıkları öğrenildi bundan böyle kadınların arabalarla buralara gitmeleri yasaklanmıştır.

Kadınların kullandığı ayakkabıların kullanılan malzeme ve model açısından da farklı çeşitleri vardır. Mest, nalın, yalın, terlik, potin, yemeni, çizme, patik, kundura gibi Osmanlıda kullanılan ayakkabı çeşitleri vardır. Kadınların kullandığı ayakkabı çeşitlerinden yemeni, mest, nalın, terlik, pabuç bir kaçıdır. Mest evde tercih edilen bir ayakkabı türüdür. Mestin üzerine dışarıya çıkarken pabuç delilen ayakkabı türü giyilirdi. Nalın ise evde ve hamamlarda tercih edilen kalın topuklu bir terliktir. Kıyafetlerde olduğu gibi ayakkabılarda da varlıklı ailelerin giydiği ayakkabı türlerinde kumaş ve süsleme açısından farklar vardır. Halkın kullandığı ayakkabılar genelde keçeden yapılmıştır.

osmanli kadin yemeni ve nalin

Şekil 63. Osmanlı Dönemi Kadınlarının Kullandığı Yemeni (Solda) ve Nalın (Sağda)
Günümüzde Üretilmiş Örnek Görselleri

18yy kagithanede kir sefasi

Şekil 64: 18.Yüzyıl Kâğıthane’de Kır Sefası

Şekil 64’de Fazil bin Enderuni’nin erkek ve kadın güzelliklerini anlatan şiirlerinden oluşan ve 1793 yılında Seyyid Yahya tarafından kopya edilen, Hubbanname ve Zenanname, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.2202’de kayıtlı 152 yapraktan oluşan yazmada, 83 minyatür vardır.

Şekil 64’deki gravürden de anlaşılmaktadır ki kadınlar Sarayın buyruklarını çok ciddiye almayıp daha serbest bir yaşamın isteğini duymaktadırlar. Bu gravürden çıkarabileceğimiz bir başka bilgi ise batılılaşma kendisini yavaş yavaş göstermiş ve kabul görmeye başlanmıştı. Başlarına taktıkları yaşmak daha çok simgesel bir görüntü gibi durmaktadır. 18. yüzyılın sonlarında kadınlar Osmanlı yönetiminin çıkardığı giyim kuşamla alakalı fermanları pek önemsemedikleri görülmektedir.

18yy istanbullu hanim

Şekil 65. İstanbullu Hanım 18. Yüzyıl

Şekil 65’de bu gravürde de yine kadınların sarayın çıkardığı fermanları ciddiye almadığı gözükmektedir. Feracenin yakasını tam kapatmamış, yaka bölgesi sarkık bir şekilde durmaktadır.

18yy istanbullu hanim1

Şekil 66. İstanbullu Türk Kadını (solda)

1797 yılında Fransız ressam Castellan, kadınların dışarıya çıkarken ferace giydiklerini, yüz ve başlarını beyaz müslinden bir yaşmakla örttüklerini, aynı zamanda alınlarını da kapattıklarını söylemektedir.

18.yüzyılda kadınlar ev giysilerinde de yenilikler olduğunu görmekteyiz. Gerek yabancı kişilerin gravürlerinde gerek Osmanlı nakkaşlarının minyatürlerinde gerekse çarşı ressamlarının çizimlerinde yenilikleri görebilmekteyiz. Giysi yakalarındaki genişlikler klasik Osmanlı giyim tarzına gelen farklılıklarından birisidir. Sayfa 102’deki şekil 66’da görüldüğü üzere geniş yakalar 18. yüzyılda görülmeye başlanmıştır.

18yy cubuk icen turk kadini

Şekil 67. 18. Yüzyıl Çubuk İçen Türk Kadını

Sayfa 103’de şekil 67’de Fransız elçisi olan Marquis De Ferriol ile Türkiye’ye gelen Hollandalı ressam Jean-BaptisteVanmour resimlerinde 18. yüzyıl giyim kuşam örneklerini görmekteyiz. Derin dekolteli kadınların tasvirlerinin 18. yüzyılda arttığını göstermektedir.

18yy yasli kadinla evlenen capkin

Şekil 68. 18. Yüzyıl Yaşlı Kadınla Evlenen Çapkın

Sayfa 104 şekil 68’deki minyatürde annesi tarafından kandırılarak evlendirilen çapkın bir adamın, düğün sonrası karısının yaşlı bir kadın olduğunu gördükten sonraki şaşkınlığı resim edilmiştir.

Nevizade Atayi’nin Şekil 68’deki minyatürde de kadınlarla ilgili göze çarpan asıl konu diğer görsellerde de karşılaştığımız elbiselerin dekolte kısmındaki dikkat çekici açıklık Kadınların iç elbiselerinin kollarının dışa kırılmış olduğu gözükmektedir. Belindeki kemerlerin kalınlığı da oldukça dikkat çekicidir. İki kadınında kıyafeti kullanılış biçimi olarak gelenekselliğini korusa da şekil olarak batılılaşmanın yansımaları hissedilmektedir.

18yy kislik giysileriyle musluman kadin

Şekil 69. 18. Yüzyıl Kışlık Giysileriyle Müslüman Kadın

Şekil 69’da başındaki hotozunun süslü olması aksesuarların değerli taşlarla süslenmiş olması gibi ayrıntılar onun soylu bir hanım olduğunu göstermektedir. Hanımın giyiminin dışında gravürün betimleniş biçimi bile kadının yüksek kesimden birisini olduğunu göstermektedir. Üzerindeki kıyafetlerin ayrıntıları ve süsü ilk bakışta gözükmektedir. Kıyafetlerde Avrupa yansıması olarak boyun bölgesinin açıklığı söylenebilmektedir. Hem Osmanlının klasik üslubunu hem de batılı giyime ait bir hava olduğu hissedilir şekilde görünmektedir.

18yy yazlik giysilerle musluman kadin

Şekil 70. 18. Yüzyıl Yazlık Giysilerle Müslüman Hanım

Şekil 70’de D’Ohsson’un Gravürü olan görselde Müslüman hanımın başındaki hotozun oldukça süslü gözüken mücevherleri var. Hanımın saçları örgülü ve hotozuna tutturulmuştur. Üzerindeki entarisinin belinde bir kemer var, kemerin tokası geniş ve göze çarpmaktadır. Omzundan çapraz gelen bir şal sarkmaktadır. Dönemin modasını yansıtan diğer sanatçılarında aynı şekilde betimlenmiş gravürlerine rastlamak mümkündür.

18yy yazlik giysilerle bir hanim

Şekil 71. 18. Yüzyıl Yazlık Giysileriyle Bir Hanım

Şekil 71’deki görsel şekil 69’daki kadını giyimine oldukça benzemektedir. şekil itibariyle bir önceki görseldeki kadın gibi başında mücevherli bir hotozu var ve omzundan sarkan bir şalı göze çarpmaktadır. 18. yüzyılda farklı bir kaynaktan alınmış kadınların yazlık kıyafeti. Yazın bile kadınlar üzerlerine ince bir üstlük alırlardı. Kadının saçlarının perçemli olduğu gözükmektedir.

18yy ince yasmakli feraceli kadin

Şekil 72. 18. Yüzyıl İnce Yaşmaklı Mor Feraceli Kadın

17.yüzyılın sonuna doğru kullanılmaya başlayan yaşmak Lale Devrinde tekrar kullanılmaya başlanmış. Sayfa 109 şekil 72’deki yaşmak hotozun üzerine takılmış ve ince bir kumaştır. Hotozun üzerindeki mücevherler gözükmektedir.

18yy bahar kiyafetleriyle bir kadin

Şekil 73. 18. Yüzyıl Bahar Kıyafetleriyle Bir Hanım

18.yüzyılda kürk kadınlar tarafından her mevsim tercih edilen bir giysiydi. Hem hanımlar hem beyler tarafından giyilirdi. Şekil 72’deki hanımın üzerindeki ince beyaz kürk kuyruksuz kakımdan yapılmıştır. Üzerindeki üç etek tarzındaki entari giymiştir. Saçlarının şekli perçem ve kakül saçının arka kısmı hotozun içine gizlemiştir.

18.yüzyılın ikinci yarısında Polonya kralı Stanislaw II August Pontatowski’nin koleksiyonunda bulunan bir albümde Osmanlı Devleti’nde yaşayan çeşitli sınıflardan kişilere yer verilmiştir.

18yy incili kurk

Şekil 74: 18. Yüzyıl incili Kürk

Abdullah Buhari’nin İstanbul Üniversitesi Yıldız Sarayı kitapları arasında bulunan aslından alınan sayfa 110, şekil 73’deki resmin 18. yüzyılın ortalarına ait olduğu düşünülmektedir. Başındaki hotozu mücevherlerle süslenmiştir. Hanımın saçları kakül ve perçem modelinde. Üzerinde samur kürkü kaftan, kolları dirseklerinin uzunluğundadır. Fes rengi önü açık entarisinin etekleri yere değmektedir. İçliğinin altında pembe şalvarı vardır. Hanımın boynunda gerdanlığı kulaklarında küpeleri gözükmektedir.

18yy cengi

Şekil 75. Çengi 18. Yüzyıl

Sayfa 112’deki Çenginin altındaki etek topuklarına kadar üstündeki etek dizlerine kadar Çengi dönmeye başlayınca eteklerindeki ziller şıngırdar. Bürümcük gömleğinin kolları geniş ve hareket ederken açılmıştır. Başındaki hotozunun üzerine aldığı örtüyü ağzına almış. Arada sırda örtüyü ağzına alıp elleriyle açması oyunun bir parçasıdır.

Le Costume Historique ‘de Le Moeurs Ottoman’da Ferriol’ün albümünde ve daha birçok albümde karşılaştığımı çengi örnekleri bulunmaktadır.

18yy sine keman calan kadin

Şekil 76. 18. Yüzyıl Sine Keman Çalan Bir Hanım

Sayfa 113’de şekil 76’da 18. yüzyılda Abdullah Buhari’nin hazırladığı albümden, hanımın üzerindeki kürkün ne kadar gösterişli ve dikkat çekici bir kürk olduğunu görmekteyiz. Kakum kürkünün altına yeşil entarisinin iç kenar kısımlarının turuncu şeritli olduğu gözükmektedir onun altına ise turuncu desenli şalvarının uyumu gözükmektedir. Şalvarının alt kısımları ve entarisi boydan boya incilidir. Başındaki hotozunun şekli ve modeli oldukça belirgindir. Yeşil tül geçirilen hotoz mücevherli iğnelerle tutturulmuş gözükmektedir.

Şekil 76’daki hanımın elinde tutup, çaldığı müzik aleti batıdan gelmektedir. Türklerin kullandığı yaylı sazlar ya yerde ya da kemençe gibi dizde çalınırdı. İtalyanların çaldığı Viola Damore dedikleri bu aletin ilk defa göğüste çaldıkları için göğüs kemanı demişler.

18yy genc kadin

Şekil 77. Genç Kadın 18. Yüzyıl

Sayfa 114’de şekil 77’de 18. yüzyıl Osmanlı nakkaşlarından Abdullah Buhari’nin genç kadın minyatürünü görmekteyiz. Abdullah Buhari Osmanlı’nın 18. yüzyılda eser veren son nakkaşlarından birisidir ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde onun eserlerinden oluşan bir albümünden alıntı olan bu resimde asıl dikkat çekeceğimiz 18. yüzyıl kadınlarının beline taktığı murassa kemerlerdir. Bu görsellerden önceki görsellerde de sık sık göze çarpan murassa kemerler 18. yüzyılda kullanımın yaygın olduğumu göstermektedir. Bir diğer aksesuar ise gerdanlıklardır. Dönemin kadınları boyun bölgesini açıkta bırakıp boynuna gerdanlık takmış birçok minyatüre rastlanmaktadır ve bu gerdanlıkları aynı zamanda değerli taşlar süslemektedir. Bu mücevherleri kullanan kişiler toplumun zengin kesiminden olana kadınlardır. Mücevherler kişilerin toplumdaki statüsünü belirleyen önemli ayrıntılardır ve Osmanlı döneminde de mücevher kullanımı hem kadın hem de erkekler arasında özellikle sarayda çok yaygındır. Aynı zamanda bu mücevherleri yapan kuyumcularında bu işte ne kadar ilerlediğini dönemin mücevherlerindeki işçiliklerden anlamak mümkündür.

18yy genc hanim

Şekil 78.Genç Hanım 18. Yüzyıl

Sayfa 115’deki gravür 18. yüzyılın sonlarında Rafeal’in eseri batılı tekniklerle çizilmiş bu resimde hanımın saçlarının yüksek bir şekilde toplandığını görmekteyiz. Altında beyaz bir şalvarı ve onun üzerine de beyaz bir bürümcük gömlek giymiş. Üzerinde kırmızı bir entarisi var. Yaka dekoltesi epeyce geniştir. Belindeki murassa kemeri önden iki kopça ile bağlanmış, boynunda kolyesi, kollarında da bileziklerini görmekteyiz. Bilezikleri de kemeri gibi kalındır. Ayağında sarı pabuçları var, bu Müslüman bir hanım olduğunu göstermektedir. Dönemin modasını yansıtan resimden 18. yüzyılın sonlarında kadın giyim kuşamına örnek olarak gösterilebilecek bir resimdir.

18yy bagdan donen genc hanim

Şekil 79. 18. Yüzyıl Bağdan Dönen Genç Hanım

Sayfa 116 şekil 79’da 18. yüzyılın üçüncü çeyreğinde resimlenen tabloda kadının giyimi, yüzyılın ortalarından itibaren yaygın bir giyim tarzıdır. Genç hanımın açık sarı üzerine desenli şalvarı üzerine giydiği koyu lal rengi, uzun yenli, yanlardan yırtmaçlı bele kadar ilikli düğmeler, bedeni oldukça dar, dekoltesi göğüslerini açıkta bırakacak kadar geniş dekolteli eteği kruvaze kesimli bir entari giymiştir. Dekoltesinden ve iliklenmemiş kol ağızlarından içinde şeffaf iç gömleği olduğu anlaşılan hanımın üslüğü, topuklarına kadar uzanır. Üslüğünün ön açıklığı, kısa kol ağızları ve omuz başları geniş şeritle süslenmiştir. Küçük çiçek desenli kırmızı yüksek hotozunu, çizgili kumaştan bir örtüyü alnından geçirerek arkadan bağlamıştır. Fransız gezgini Griffits, kadın giysilerinin gösterişinin, mücevher ve değerli taşların çeşitliliğinden kaynaklandığını, kadınların çoğunun elmas taktığını, varlıklı kadınları değerli kolyeler, bilezikler taktığını varlıklı olmayanların altın sikke paralar taktığını yazar.

1797 yılında İstanbul’da bulunan Fransız ressamı Castellan’ın seyahatnamesinde Türk kadınlarının ev giysileriyle ilgili şu bilgiler yer alır: “Kadınların entarisi beden hatlarını göstermek için sıkıdır; binişin altına giydikleri bu korse-entari gerdanlarını neredeyse tümüyle açıkta bırakır. Tül, ipek ya da ince kumaştan yapılmış bir gömlekle gerdan kapanır, bu gömlek bazen kahverengi ya da işlemeli Hint muslini ile çevrelenmiştir. Korse, işlemeli veya şeritli deri bir kemerle sıkılır, kemerin tokası gümüş ya da altından olup değerli taşlarla süslenmiştir ve ipek ya da muslinden yapılmış oldukça bol bir pantolonu tutturmak için kullanılır. Biniş ya da uzun entari önden açık bir tür redingota benzer ve kadınlar korselerinin üzerine giyerler. Genelde kadınlar iki biniş kullanır. Son derece hafif olan birincisi iç gömlek biçiminde alttan düğmelidir. Uzun kollu ve kürklerle süslü olan ötekisinin önü iliklenmez.

Yabancı gezginler ve gözlemciler Osmanlının 18. yüzyıldaki gözlemleri sonucunda kadınların şık giyinme, değerli taşlardan oluşan takılar takma merakları gittikçe arttığını söylemektedir.

Lüks ürünlere düşkünlük yüzünden Osmanlı Devleti’nde altın ve gümüşün azaldığı, Osmanlı’nın parasının başka ülkelere girmemesi gerektiği vurgulanarak, kadınların gösteriş uğruna kocalarına zor durumda bırakmamaları gerektiği hatırlatılır.

Görüldüğü üzere 17. yüzyıl kadınlarının halk giyim kuşamı ile 18. yüzyıl kadınlarını halk giyim kuşamları arasında belirgin farklar vardır. 17. yüzyılda kadınlar evde ve sokakta daha ılımlı ve sarayın belirlediği giyim kuşama uymaya çalışırken, 17. yüzyılın sonu ve 18. yüzyılda kadınlar sarayın buyruklarına karşı çıkmaya başlamışlardır. Bu karşı çıkmalar padişahın dikkatini çekmiş ve giyim kuşamla ilgili buyruklar ve yasakları hatırlamaya başlamıştır. 18. yüzyıl Lale Devri’nin de etkisini göstermesiyle kadınlar bu buyruklara tam anlamıyla uyulmadığı açıkça gözükmektedir. Lale Devri batılılaşma adına atılan adımlardan biri olarak gözükmektedir. Gerek Osmanlı elçileri, gerek Batılı elçiler olsun karşılıklı etkileşimler vardır. 18. yüzyılda Osmanlı buyruklarının dinlenmediği kadınların giyim kuşamlarından da anlaşılmaktadır. Bu durum 19. yüzyıl için önemli bir adım olmuştur. 18. yüzyılın son dönemlerinde kadım giyim kuşamında gözle görünür biçimde farklılıklar vardır. Batılılaşmanın giyim kuşamdaki etkisi 17. yüzyıla göre 18. yüzyılda çok daha fazladır.


T.C. BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEKSTİL TASARIMI ANASANAT DALI
TEKSTİL VE MODA TASARIMI SANAT DALI

Yüksek Lisans Tezi
Tezi Hazırlayan: Tuğba TUTAL
İstanbul, 2018

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir