Türk İşleme Sanatının Tarihsel Gelişimi
İnsanoğlunun ön gördüğü kendine has yaşam tercihleri, birbirinden farklı süsleme sanatlarının çıkmasına sebep olmuştur, farklı parçaları birbirine ekleyerek, iğne dikişlerini şekil görünümünde yapma isteği , dünya üzerinde bütün toplumları kendi yaşam çerçevelerine yansıtmışlardır.
Tarih öncesi uygarlıkların en eskilerinden günümüz uygarlıklarına kadar sanat için ilham kaynağı olan tarih öncesi medeniyetlerde bulunan kalıntılar ile kanıtlanmıştır.
İşleme genellikle kasnak ve gergef adı verilen araçlara gerilen deri veya kumaşın çeşitli renkteki ipek iplik, altın, gümüş, sim ve iğne aracı ile önceleri çok basit daha sonraları hesap işine dayanan zor teknikle yapılan bir süsleme sanatıdır. Önceleri deri parçalarını daha sonraları kumaşları birbirine eklemeyi öğrenen insanoğlu meydana getirdiği bu dikişi süslemiş ve çeşitli teknikler üreterek işlemeyi bulmuştur.
İşleme; değişik kumaşlar ve deri üzerine elde veya makinede iğne ve tığ gibi araçlarla kasnak veya gergef üzerine gerilmiş kumaşlara değişik iplikler ve tel kullanarak farklı iğne tekniklerinin uygulanması sonucu oluşturulan süslemelerdir.
İnsanlığın varoluşu kadar eski olan, dikişin farklı şekillerle işlenmesiyle nakış ortaya çıkmıştır.
Köklü bir geçmişin uzantısı olan Anadolu ve çevresi, Türk işlemeleri zaman içinde coğrafi, sosyal ve ekonomik şartlar ve beslediği kaynaklara bağlı olarak değişmiş ve gelişmiştir İşlemeler kişinin yaratıcı gücünü, Dehasını, fikirlerini, el becerisini ortaya koyan canlı belgelerdir.
Türk kadınının doğumundan ölümüne kadar nakışlarla iç içe yaşadığı, evlenen kızların gelen misafirlere el emeği ile işledikleri çeyizlerini sergilediği, hediye olarak verildiği anlaşılmakta ve bu süreçte nakışların giderek gelişip meşhur olmasına ve büyük topluluklar tarafından benimsenmesine yardımcı oluşmuştur.
İşleme; iğne ve iplik yardımıyla her çeşit kumaş üzerine yapılan farklı süslemeler olarak tanımlanmıştır. İşleme; Keçe, deri, dokuma vb üzerine uygulama biçimleri aracılığıyla; ipek, yün, keten, pamuk, metal, vb iplikler kullanılarak çeşitli iğneler ile yapılan bezemelerdir.
Hun İmparatorluğu dönemi
Orta Asya’nın yaşamaya elverişli olmayan doğa şartları yüzünden taşınılabilir eşyalarını ve önemli malzemelerini, hayvan figürleriyle süslemişlerdir.
Orta Asya da bulunan Hunların sanat anlayışlarıyla bağdaşan buluntular. Pazarık , Noin-Ula ve diğer kurganlarda insanoğlu tarafından bozulmadan ortaya çıkarılan kumaşlar, keçeler ve işlemeler vardır Bu süslemeleri binek hayvanları için hazırladıkları koşum takımları ve eyerlerine kullanılmıştır Pazarık kurganlarından çıkan eğerlerle, eğer örtülerinin üstüne ince deriden kesilerek yapılmış ve hayvanları boğuşurken gösteren süslemeler bulunmuştur.
Altay ve Sibirya da yaşam biçimlerinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır Şamanların göğe çıkma törenlerinden önce işlemeli keçe üzerinde kaldırılması gibi tören ritüellerinde kullanılması işlemenin önemini göstermektedir.
Göktürk İmparatorluğu dönemi
İşleme sanatını kullandıkları yazılı kaynaklarda anlaşılmaktadır.
Akhun Hükümdarının Çinli Song Yun Eflâni 518 yılında işlemeli ipek elbiseler içerisinde duvarları yün halılarla donanmış büyük bir çadırda kaldığından bahsetmektedir. Kültiğin barkı ve çevresinde yapılan kazı çalışmalarında bulunan süs plakaları bu dönemde kordon tutturma ve metal plaka tekniklerinin kullanıldığını göstermektedir. Delikli altın plaka dikilmiş kemer ve bitkisel bezemeli altmış beş plaka ile Orhun harfleri ile uyumluluk göstermektedir.
Uygur devleti dönemi
Asya’da bulunan Uygur Devleti’nden günümüze bir çok eserler bırakılmıştır Bazı kumaş parçalarında pamuklu kumaşlar üzerinde aplike tekniğinin olması Uygurlar döneminde de aplikeler kullanıldığının kanıtı olmuştur. Bu dönemde kalan Bezeklikteki ve Murttuk’ taki duvar resimlerinde ki figürlerin giyiniş biçimleri, İslamiyeti kabul etmelerinden önceki giyim biçimleri ve işlemelerine dair nemli bilgiler vermektedir. Figürlerde bulunan elbiselerin şal yakası, bordürlerle işlemeli, etek uçları ise ince bir su ile işlendiği görülmüştür.
Anadolu Selçukluları dönemi
Bilindiği üzere Türk toplumlarının genel yapısı göçebe yaşam tarzıdır. Önce Uygurlarda, daha sonra Selçuklu’larda yerleşik yaşama dair ipuçlarına rastlanmakla birlikte, yerleşik yaşam sürecinde kendi kurumlarını getirdiği, bu arada sanat alanında belli bir sanatkâr sınıfın da doğduğu, süsleme ve diğer sanat kollarının da ortaya çıktığı bulunan eserlerden anlaşılmaktadır.
Göçebe yaşamda bulunan çadır süsleme geleneği Selçuklular döneminde de devam etmiştir. Çadırlarda dokuma ve süsleme sanatları ile birlikte işlemeye de yer verildiği Selçuklu minyatürlerinde görülmektedir.
Türkler desenleri soyutlama ve stilize etme yeteneklerini, İslam dininin isteklerine göre şekillendirerek, tabiatın temel düzenine bağlı olarak detayları olmayan motifler üretmişlerdir. Sonsuzluk ve birlik anlamlarının yorumlandığı geometrik desenler, kıvrımlı dal üslubu, hayvan figürlerinin stilize edilmesiyle oluşturulan rumi gibi sembolik motifler çoğunlukla kullanılmıştır.
Anadolu Beylikleri Dönemi
Beylikler döneminden günümüze gelen işleme parçaları bulunmamasına rağmen, mezar taşları üzerinde, işleme yapan kadın figürlerinin oluşu, o dönemde işlemenin yapıldığını göstermektedir. Günümüzde ise mezar taşlarının yapımına ilham kaynağı olmuştur.
Ankara savaşından sonra Timürlenk’ in ganimetleri arasında bitki, hayvan ve insan figürleriyle süslenmiş, 10 arşın uzunluğunda, ortadan dikişsiz perdenin Yıldırım Beyazıt’ın evinden alındığı söylenmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi
Anadolu’nun küçük bir uç beyliği iken sınırlarını fazla genişletilerek 13 yüzyılın sonunda 20 yüzyılın ilk çeyreğine kadar varlığını devam ettirmiştir. İmparatorluk zamanında değişik inanç sistemlerine sahip farklı toplumlar 500 yılı geçen sürede bir çatı altında yaşamışlar ve zengin bir kültür ve sanat anlayışı oluşturmuşlardır. Müzelerde bulunan tören giysileri, günlük giysiler, işlemeli giysi ve ev aksesuarlarının yanında kilise, manastır, havra, cami, türbe ve tekkelerde korunan Hristiyanlık, Musevilik ve Müslümanlığa ait kutsal eşya, emanet, tören giysisi ve mimari bezemede kullanılmış işlemeli eşyalar bulunmaktadır.
Bu imparatorluk döneminde işlemeler yaşamın üç ana dönemi olan doğum, evlenme ve ölüm olguları etrafında şekillenmiştir. Bu dönemde işlemeler, saray ve saray dışı olmak üzere iki farklı yer de bulunmaktadır. Değişik çevrelerden gelen ve getirtilen yerli ve yabancı sanatçıların çalıştığı saray, kültürler arasında karşılıklı bir geçişi sağlamakta, aynı zamanda bir eğitim merkezi özelliği taşımaktaydı. Topkapı sarayı müzesi arşivinde bulunan Ehl-i Hiref defterinin 8 ve 9 sayfalarında Osmanlı İmparatorluğunun farklı bölgelerinden gelen bir çok ustanın saray atölyelerinde Türklerle beraber çalıştıkları belgelemektedir.
İşleme tekniklerini çok iyi bilen kadınlar, evden başka bir eve giderek iğne tekniklerini diğer insanlara öğretmişlerdir. Bu yapılan işin aynısını yapan ve kendilerine bulya denen kadınlar ise merkezde öğrendikleri bir çok tekniği imparatorluğun uç bölgelerine aktararak uygulamaları zenginleştirmekteydiler.
Erkek elbiseleri olan; baslıklar, üstlükler, maşallahlar, saltalar, çaprazlar, camadanlar, fermeneler, yelekler, mintanlar, şalvarlar, cübbeler, kürkler, hilatler, sakolar, binişler, feraceler, kaftanlar, kaplar, göğüslükler, cepkenler, entariler, gömlekler, dizlikler, yemeniler, pabuçlar, çizmeler resmi kıyafet olarak sayılabilir.
Ev eşyaları olarak bohça, kavuk örtüsü, yastık, havlu, yağlık, minder örtüsü, yatak örtüsü, minder yüzü, seccade, duvar yaygısı, kapı perdesi, perde, tandır örtüsü, mangal örtüsü, beşik örtüsü, nihale, tırdan, kaşıklık, ayna örtüsü, kahve örtüsü, cüz kesesi, hamam havlusu, sofra takımı ve sofra altı örtüleri de işlemelerle zenginleştirilip kullanılmıştır.
İnce ve seyrek dokunmuş keten, ipek havlı keten, atkılı kadife, tafta, vale, kutnu, pamuklu ve havlı dokumalar, ipek, atlas, düz ince ipek, keten yazma ve yazma, tülbent, mermerşahi, havlu, pamuk karışımlı yollu dokumalar, pamuklu kadife, pamuklu atlas ve deri gibi dokular kullanılmıştır.
Yazılı bezemelerde kufi ve nesih yazı türlerinin yanı sıra Latin harfleri ve tuğralar yer almıştır. Nesneli bezemelerde; vazo, kandil, fiyonk, tabak, gemi, yelken, kayık, hançer, ibrik, sepet, kama gibi motifler, kemer, sütun, köprü, kale, mescit, kule, kümbet, havuz, kuyu, köşk, cami, çadır gibi mimari ögeler tercih edilmiştir. Batılılaşmanın etkisiyle peyzaj da bezemelerde kullanılmıştır.
Cumhuriyet dönemi
Türkiye Cumhuriyeti işlemeleri, Osmanlı İmparatorluğundan devralarak günümüz teknolojinin getirdiği imkanlar, zamanla değişen moda ve yaşam biçimlerinin giderek değişmesi ile her geçen gün yenilenerek varlığını sürdürmektedir.
Ev süslemelerinde de bu değişiklikler kendisini göstermiştir. Bu değişimler genellikle yeni modern çağla beraber gelişip değişen ve yeni tarz ev eşyalarında görülmektedir. Düğün, çeyiz hazırlama, doğum, hediye verme gibi dünden bugüne gelenekselleşmiş olgularla beraber yenilikçi düzeni korunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti dönemini diğer dönemlerden ayıran özelliği ise bu dönemin işlemelerinin kurumsallaştırılarak eğitim sistemine dönüştürülüp bir sonraki nesillere aktarılmasıdır. Sanayi nakışı kavramı 1960’larda yarı otomatik ve 1980l’erde tam otomatik makinelerin kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu neticede endüstriyel sanatların içerisinde işleme yeni bir boyut kazanmaya başlamıştır. Günümüz teknolojisinde nakış bilgisayarlı programlama yöntemlerin gelişmesiyle tam otomatik makineler ile hızlı bir şekilde yapılabilmektedir.
EL SANATLARI ANASANAT DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hafsete YILDIZ
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Hülya (KÖKLÜ) KASAPLI
AĞUSTOS – 2020